Bünkü yazımda "PKK'nın niçin terör eylemlerine tekrar başlama kararı aldığı?" sorusunun muhtemel nedenlerini yazmıştım. Hiç şüphesiz dün bu sütunda aktardığım nedenleri daha da çoğaltmak mümkün. Zaten asıl önemli olan bu ihtimalleri iyi analiz edip her seçeneğe karşı akılcı tedbirler almakta. Bence PKK'nın bu açıklaması aynı zamanda örgütün bitme noktasında olduğunun da ilanı. PKK dirilmek için son çare olarak bu kararı aldı. Bugün Güneydoğulu vatandaşlarımız normalleşmenin nimetlerinden yararlanıyorlar. Yöre insanı artık kan görmek değil demokratikleşme sürecinden yararlanmak istiyor. PKK'nın yöre halkından destek bulma ihtimali çok zayıf. Nitekim Diyarbakır Belediye Başkanı "Diyarbakır artık geçmişin acılı günlerine dönmek istemiyor" diyerek aynı zamanda yöre halkının meseleye bakışını da çok net bir şekilde ifade etmiş oluyor. Ayrıca Türkiye ile iyi geçinmek isteyen Talabani ve Barzani, Suriye'de olduğu gibi Kuzey Irak'ı PKK'nın rahatlıkla üs olarak kullanmasına izin vermeyecektir. PKK Suriye'de sahip olduğu konumu Kuzey Irak'ta elde edemez. Türkiye, bundan sonra bölgede hata yapmaz ise PKK'nın eski zeminini bulma şansı çok az. Temel kültürel hakların verilmesi, demokratik kazanımların artması ve son olarak eski DEP'li milletvekillerinin tahliyesi Kürt meselesini yumuşattığı gibi PKK'nın reklam aracı olarak kullandığı bütün kozlarını da kaybetmesine yol açıyor. PKK, işte bu yumuşamayı hazmedemiyor. Kendisine ihtiyaç duyulmayan bir ortamın oluşması örgütü kara kara düşündürüyor. PKK, bütün bu gelişmeler dolayısıyla halkın devlete bağlılık duygusunun artmasından korkuyor. Yargıtay Kürtçe yayının başladığı gün DEP'li 4 eski milletvekilinin tahliyesine karar verdi. Böylece hem AB'nin hem de bu konuyu istismar ederek Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak isteyenlerin öne sürdüğü son iki bahane de ortadan kalkmış oldu. Umarım Türkiye'nin bu konuda gösterdiği iyi niyet istismar edilmez ve bölge ile ilgili yeni talepler ileri sürülmez. Ben ülkenin bölünmez bütünlüğüne ve üniter yapısına zarar vermemek şartıyla bölgede yaşayan insanımıza her türlü kültürel ve sosyal hakların verilmesinden yanayım. Ama bu meselede kantarın topuzu kaçırılmamalıdır. Dağa çıkarak, yabancı güçlerin maşalığını yapıp 30 bin insanımızı katleden terörist başı ve onunla birlikte bu eylemlere bizzat katılanlarla masum bölge halkı birbirinden ayrılmalıdır. Bu eşkıyalar Türk adaletine teslim edilmeli ve cezalarını çekmelidirler. Aksi takdirde şehitlerimizin kemikleri sızlar, toplum vicdanı onların affedilmesini kaldıramaz. Meseleyi düşünce, tartışma ve fikir düzeyinde götüren herkes affedilebilir, masum görülebilir. Ama eyleme kalkışanlar hukuk önünde cezalarını çekmelidirler. Yargıtay kararının Türkiye'de toplumsal barışa ve huzura katkı yapmasını diliyoruz. Askeri tedbirler ve silahlı mücadele terörle mücadelenin sadece bir boyutudur. Ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi ve psikolojik tedbirler ise bu mücadelenin diğer boyutlarıdır. TSK ve diğer güvenlik güçlerimiz; bıkmadan, yılmadan büyük fedakârlıklar göstererek terörle mücadelenin askeri boyutunu başarıyla gerçekleştirdi ve örgütü büyük bir yenilgiye uğratarak terörist başını da adalete teslim etti. Güvenlik güçleri, hiç şüphesiz konuya gereken hassasiyeti göstermeye devam ediyor. Bu noktada hükümet ve diğer devlet kurumları sivil toplum örgütleriyle beraber terörle mücadelenin diğer boyutlarını sürdürmelidir. Hükümet reformlara cesaretle devam etmeli ve bölgede bir kalkınma seferberliği ilan etmelidir. Bölgenin en büyük iki problemi istihdam ve eğitim alanındaki sorunlardır. Bölgede refah ve eğitim düzeyinin yükseltilmesi terörün en büyük panzehiri olacaktır. Yerel seçimlerde AK Parti'nin bölgede elde ettiği başarı bu sebeple çok önemlidir. Diğer partilerimizin de bölgeye bu anlamda ağırlık vermesi şarttır.