Mersin'deki nevruz kutlamalarında bir grubun Türk bayrağını yakma girişimi hepimizi derinden sarstı. Genelkurmay Başkanlığı dahil herkes bu olaya sert tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Sezer, "lanetliyorum" derken, Meclis Başkanı Arınç, "affedilmez", Başbakan Erdoğan ise "alçaklık" diye tepkilerini dile getirdiler. Türk Milletinin namusu ve şerefi olan bayrağımıza yapılan bu alçakça saldırıyı ben de lanetliyorum. Bunu yapan veya yaptıranlar nankördür, alçaktır. Bayrak, bu milletin mukaddes ve ortak değeridir. Bu mukaddes değere el uzatanlara geçmişte bu milletin nasıl dersler verdiği tarih sayfalarında mevcuttur. Türkiye'nin AB yürüyüşünü engellemek, huzuru bozarak iç çatışmayı körüklemek ve toplumsal, ekonomik ve siyasi istikrarı bozmak isteyenler, hep bu tür hassas günlerde ortaya çıkarak provokasyonlar düzenler. Sakın oyuna gelmeyelim, provokasyonlara alet olmayalım. Bırakın üç-beş çapulçuyu, herhangi bir ülkenin bile bayrağımıza saygısızlık etmesine izin vermeyiz. Mukaddes değerlerimizle ilgili hassasiyetimizi sonuna kadar ortaya koyalım. Ama Türkiye'yi iç çatışma ortamına sürüklemek isteyen, Türkiye'nin AB yürüyüşünü engellemeye çalışan bu tür mikrakların ekmeğine yağ sürecek davranışlardan kaçınalım. Sakin olalım, duygusal değil akılcı hareket edelim. DEHAP'a çağrı! DEHAP'lı siyasetçilerin ikiyüzlülüğünü, Doğu ve Güneydoğulu vatandaşlarımız, nevruz vesilesi ile artık görmeliler. Bunların amacı, 'Kürt kökenli vatandaşlarımızın huzuru, refahı ve kültürel hakları değil' kendi siyasi rantlarıdır. AB reformları ile kültürel haklar alanında önemli düzenlemelerin yapıldığı, bölgede güven ve huzur ortamının oluşturulduğu, bölgedeki çoğu illerin teşvik kapsamına alınarak ekonomik gelişmesinin sağlandığı ve işsizliğin giderilmesi konusunda ciddi çalışmaların yapıldığı bir dönemde; Zana ve arkadaşları bu gelişmeleri dinamitlemeye ve bu olayları kaşımaya devam ediyorlar. Söylediklerinde samimi değiller. İmralı'daki "bebek katili"nden aldıkları talimatların dışına çıkamıyorlar. Bir yandan bu olayları tasvip etmediklerini, kınadıklarını söylüyorlar. Diğer yandan da "her şeye ortağız. Valiyi halk seçsin, kolluk kuvvetleri belediyeye bağlansın, Kürt-Türk halkı" gibi bölücülük kokan söylemlerini sürdürüyorlar. Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in söylediği gibi Türkiye'yi bir şirket gibi görüyorlar. "Şu kadar hissemiz var, bize düşeni isteriz" demeye getiriyorlar. DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, "Erzurum'da Türk bayrağı ile yürüyenlere sesleniyorum, bu bayrağı en az onlar kadar sahip çıkıyorum ve bu konuda hassassız" diyor. Bu açıklamasına şapka çıkarıyorum ve buradan tüm kamuoyunun önünde ona bu düşüncesinde samimi olup olmadıklarını gösterebilecekleri bir davette bulunuyorum: DEHAP, sizin önderliğinizde toplantılarda protokole oturttuğunuz eski milletvekilleri ve Öcalan'ın kız kardeşlerinin katılımıyla Diyarbakır'da Türk bayrağı ile bir yürüyüş yapsın ve bu ifade ettiğiniz hassasiyetinizi tüm dünyaya gösterin. Lafı bırakın, icraat yapın. Samimiyetinizi gösteren. Haydi beni utandırın!