Rice'ın Türkiye ziyareti

A -
A +

50 yılı aşan müttefiklik ilişkisinin çok ötesinde hem bölgesel dengeleri, hem de küresel güç yarışını etkileyecek boyutlarda olduğundan dolayı, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler her zaman için ABD ve Türkiye'nin kendi gündemlerinin çok ötesinde neticelere sebep olmaktadır. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın gelişi de bu çerçevede dikkatle analiz edilmeye değer bir konudur. Gün geçtikçe küresel güçlerin gündeminde daha çok yer tutan, enerji zenginliklerinin kavşağında bulunan Türkiye ile küresel güç olmayı sürdürmek için dünya enerji politikasına yön vermenin şart olduğunu bilen ABD arasındaki ilişkiler elbette ki dünya gündemini etkiler. ABD Dışişleri Bakanı'nın ilgilendiği üç önemli bölge olan Orta Asya, Kafkaslar ve Balkanlar'ın kalbinde yer alan Türkiye'ye gezisi başka herhangi bir ülkeye yaptığı geziye benzemez. Bütün bunları malumu ilan etmek için değil ABD-Türkiye ilişkilerini 1 Mart Tezkeresi, ABD'nin İran ile ilgili tutumu ya da Hamas'ın Türkiye'ye gelmesi gibi tek tek konulara indirgenmesine duyduğum tepki yüzünden yazıyorum. Ankara ile Washington'ın ilişkilerini değerlendirirken tek tek ağaçlara bakmak yerine ormanı dikkate almak lazımdır. Yani iki ülke arasındaki kimi konjonktürel farklılıkları abartmadan dikkati ABD ile Türkiye'nin bölge ve dünya barışına yapacağı olumlu katkıya çekmek gerekir. Zaten Türkiye'nin diplomasi trafiğine şöyle ana hatlarıyla bakmak bile iki ülke arasındaki ilişkinin nasıl bir sinerjiye sebep olduğunu görmek için yeterlidir. Rice'dan bir gün önce Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ülkemize gelmişti. Önümüzdeki hafta ise İran'ın nükleer politikasının belirlenmesinde İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'dan sonra iki numaralı adam olan Ali Laricani'nin ziyareti gerçekleşecek. Bir de üstüne üstlük 5 Mayıs'ta Başbakan Tayyip Erdoğan'ın; bir zirve dolayısıyla Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de İran Cumhurbaşkanı ile önemli bir görüşme yapması muhtemel. Gündem yüklüydü Rice'ın Türkiye'ye gelişinin önemine böylece mim koyduktan sonra, iki ülke arasındaki ilişkilere rahatça bakabiliriz. Türkiye hiç şüphesiz ki PKK, Irak'ta hükümetin teşekkülü ve yer altı zenginlikleri, Filistin, İran ve Kıbrıs'la ilgili bilinen hassasiyetlerini Rice'a tekrar etti. Türkiye-ABD ilişkileri baştan beri ortak çıkarlar çerçevesinde devam ediyor ve bu ilişkilerin bozulması sadece Türkiye'nin bölgesel çıkarlarına değil ABD'nin de küresel çıkarlarını tehdit edecek boyutlarda olumsuz sonuçlara sebep olabilir. İki ülke de bunun farkında ve kimi ayrılıklara rağmen yarım asrı geçen ilişkilerin ana seyrini ve rotasını belirleyen de zaten bu şuur olmuştur. Nasıl 'tezkere geçmezse Beyaz Saray'da muhatap bulunamaz' diyenler Bush'un, Türkiye'ye gelmesi, Erdoğan'ın, Washington'a gitmesi; CIA ve FBI başkanlarının yanı sıra ABD Genelkurmay Başkanı Pace'in de Türkiye'yi ziyaret etmesinden sonra yanıldıklarını itiraf edemedilerse, Hamas'ın Türkiye'yi ziyareti ve Cüneyd Zapsu ile Şaban Dişli'nin Washington'daki temaslarından sonra ABD'nin mevcut hükümeti defterden sildiğini söyleyenler de ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın ikinci kez Ankara'ya gelmesinden sonra esip gürlemelerini unutmuş gibi davrandılar. Rice'ın Balkanlar'a yönelik gezisinin Türkiye ayağının neticeleri şüphesiz önümüzdeki dönemde yaşanacak gelişmelerle daha net okunacaktır. Dünya tarihinin keskin virajlarından birine yaklaşmakta olduğumuz ve şu an yapılan diplomatik temasların İkinci Dünya Savaşı sonrası artık tarih olan dünya düzeninin belirlendiği Yalta Konferansı kadar önemli olduğunun anlaşılması için bir beş ya da on yıl geçmesi gerek. Ancak bugün itibariyle Türkiye'nin ayağını yere daha bir sıkı bastığını, kararlılığını daha net ortaya koyduğunu söyleyebiliriz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.