Geçtiğimiz birkaç yıl içinde Türkiye'nin ufuklarının ne kadar değiştiğinin farkına varabilmek için ülkenin daha öncesindeki manzarasını şöyle bir hatırlamak bile yeterli. Artık hiç düşmeyecekmiş gibi görünen yüksek enflasyon, ağır bir ekonomik krizin hemen ardından yürürlüğe konan IMF istikrar programı... Bunları tekrar etmeye zannediyorum ki gerek yok. AK Parti'nin iktidara gelmesiyle Türkiye kısır çekişmeleri, kaosu bir tarafa bırakarak; siyasi ve ekonomik istikrara yelken açtı. Tek haneli enflasyon hedefi gerçekleşti, Türkiye'nin dünya çapındaki itibarına ket vuran fazla sıfırlı paramıza daha önceki hiçbir hükümetin cesaret edemediği altı sıfır atmayı mümkün kılan ekonomik şartlar tesis edildi ve paradan sıfır atma operasyonu gerçekleştirildi ve en önemlisi de 40 yılı aşan AB hedefimizde önemli bir merhaleye geçildi. AB'yle müzakereler başladı ve Türkiye nihayet masaya oturdu. Önce durum tespiti Gelin bir haber okuması yaparak, medyamızın Türkiye'nin son birkaç yılda yaşadığı değişime nasıl baktığına bir göz atalım. Nitekim Türkiye'de yaşanan bütün dönüşüm Vatan Gazetesi'ne de manşet oldu. "Her şey ona kısmet oldu" manşetini atan Vatan, bakın neler diyor? "Tüm dünya basınının gündeminde bugün Türkiye ve Erdoğan var. Kemal Derviş'e Türkiye'yi terk ettiren IMF programı, Mesut Yılmaz ve koalisyon ortaklarına seçim kaybettiren AB politikaları, Erdoğan'a ise hayal bile edemeyeceği popülarite kazandırıyor." Yapılanları hafifleten yorum Evet, Türkiye'nin çehresi hakikaten böylesi büyük bir değişim geçirdi. Az zamanda çok ve büyük işler yapıldı. Amenna. Ancak haberin devamına bakınca gazetenin bütün bunları farklı bir noktaya bağladığı anlaşılıyor. "Tabii ki bu manzarada şansın da büyük rolü var. Erdoğan'ın, büyük bir kuraklığın ardından Nurettin Sözen'den devraldığı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde İstanbul'u görülmemiş sellerin götürdüğü hâlâ akıllarda." Olan bitenleri "şans" olarak nitelendirmek Recep Tayyip Erdoğan'ın arkadaşlarının hem Belediye Başkanlığı hem de Başbakanlık dönemindeki bütün icraatını Fransızca kökenli dört harfli bir kelimeye indirgemekten başka ne anlama gelir? Biraz insaf TDK sözlüğünde "Rastlantıları düzenlediğine ve insanlara iyi veya kötü durumlar hazırladığına inanılan doğaüstü güç, kut, baht, talih, felek" diye tanımlanan şans kelimesini kullanan bu gazetenin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ve ekibinin o geceyi gündüze katan çalışma temposunu, dünyayı bir ağ gibi saran bütün o görüşme trafiğini bir kenara atması hak mıdır? Elbette bunca iyi niyetli çalışmanın bir karşılığı olacak. İşinin ehli kadrolar elbette ki ehil olmayanlardan farklı icraatlara imza atacaklar. Bunda şaşıracak ne var ki? Görünen o ki, buna rağmen hükümetin başarısını geçiştirmek isteyenler için bir tek kelime kalmış. O da "Şans." Duaları unutmuyorum AK Parti hükümeti iktidara gelince önünde nice kördüğüm buldu. Bunların bir kısmını çözdü, kalanları da çözmemesi için hiçbir sebep yok. Hükümet "millet"in menfaatini hep ön planda tuttu. Bunun için insanüstü bir mesai sarf etti... Bu mesai de karşılıksız kalmadı elbette. "Şans" denip hafifsenen icraat millet nazarında hükümete nice dualar kazandırdı. İşlerin kördüğüme gireceğini, Türkiye'nin düşmanlarının bayram edeceği zannedilen her noktada birden bire dezavantajları avantaja çevirecek olayların gerçekleşmesi ve yapılan mesailerin boşa çıkmaması ise bence bu duaların eseri. Cromwell, "Barutunuzu kuru bulundurun ve dua edin" demiş. Barutunu kuru bulundurmak konusunda titizliğini ispatlayan hükümetin dualar konusunda nasibinin çok olması hiç kimseyi şaşırtmasın...