Sandığın gücü

A -
A +

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, genel başkanlık koltuğuna oturduğu günden bu yana 'Başörtüsü sorununu biz çözeceğiz" dedi. "Nasıl çözeceksiniz?" sorusunu hep cevapsız bıraktı. Çok üzerine gidildiğinde ise "Bir komisyon oluşturduk. Komisyon çalışıyor. Ekim'de çalışma sonuçlanacak. O çalışmadan sonra nasıl sorusunun cevabını vereceğim" diye konuşuyordu. Gittiği her meydanda "başörtüsü sorununu çözeceğiz" taahhüdünde bulundu. Millete bu taahhütte bulunurken taahhüdünü herhangi bir ön şarta bağlamamıştı. Ben Sayın Kılıçdaroğlu'nun "Dokunulmazlığın kaldırılması-seçim barajının düşürülmesi ve YÖK'ün kaldırılması şartıyla başörtüsü sorununu çözeriz" diye bir sözünü hatırlamıyorum. "Başörtüsü sorununu biz çözeriz" önerisini Başbakan dahil bir çok kesim samimi bulmamıştı. Kılıçdaroğlu da samimiyetinden şüphe edilmesine tepki göstermişti. Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu ile ilk karşılaşmasında; "Başörtüsü sorununun çözümü için topluma söz verdiniz. Buyurun bu konudaki teklifinizi Meclis'e getirin, bu sorunu hep birlikte çözelim" teklifinde bulundu.. Hepimiz Sayın Kılıçdaroğlu'nun önceki söylemlerine bakarak samimiyet testinden başarı ile çıkacağına ve Başbakan'a "teklifimizi hemen getiriyoruz" demesini bekledik. Ama öyle olmadı. CHP sözcüleri hemen basın toplantısı yapıp "Tek başına bu konuyu görüşmeyiz. Dokunulmazlığın ve YÖK'ün kaldırılması ile barajın düşürülmesi konuları ile birlikte görüşürüz." diyerek ön şartlarını koştular. Bu tutuma siyaset dilinde "İpe un sermek" deniyor. İpe un serdiğinizde herkese samimiyetinizi sorgulamak ve test etme hakkı vermiş olursunuz. Kemal Bey "Ne varsa getirin görüşelim" diye yeni bir öneride bulunmuş. İnanmak istiyorum. İnşallah yarın Kemal Anadol veya Umut Bey çıkıp Kemal Bey'i düzelten yeni bir basın toplantısı yapmazlar. CHP'li Nur Serter "Daha önce yasağın kaldırılmasına karşı çıkarak 'Laikliğe aykırı' diye biz dava açtık. Şimdi nasıl serbest bırakırız" demiş. Dün Kılıçdaroğlu Baykal ile görüştü. Tahmin ediyorum ki Baykal da kendisine 'ulusalcı çizgiden sapıyorsun' diye uyarıda bulunmuştur. Ben hâlâ Kemal Bey'in samimiyetine inanmaya devam ediyorum. Ancak Kemal Bey CHP'de gerçekten lider durumuna gelmeden ve derin CHP'den kurtulmadan verdiği sözleri tutabilmesi ve samimiyet testini kazanması mümkün değildir. Ayrıca 'bütün sorunları bir arada ele almak' önerisi mümkün olanı yapmamak için siyasetin başvurduğu bir bahanedir. Başörtüsü yasağını artık hiç kimse savunamıyor. Bu sorunun çözümü konusunda toplumsal uzlaşma var. Tek engel CHP. CHP'nin yeni genel başkanı samimi ise CHP engelini kaldırsın ve bu sorun çözülsün. CHP, AK Parti'nin bu aşamada dokunulmazlıkların kaldırılmasına razı olmayacağını bile bile daha önce Baykal'ın dayattığı bu ön şartı tekrar öne sürerek işi çıkmaza sokmuş olmayacak mı? Ne değişti? Baykal da aynı ön şartı koşuyordu. Ayrıca kendisine karşı bir muhalefet partisinden daha sert muhalefet yapan yüksek yargıya AK Parti'nin güvensizlik duyması doğal değil mi? Bu güvensizlik yargı reformu tam olarak gerçekleşmeden giderilmez. Bu güvensizlik giderilmeden dokunulmazlıkların kaldırılmasına AK Parti'nin karşı çıkması kaçınılmaz. Bunu bile bile ön şartı koşmak samimiyetsizliktir. "Yeni bir anayasa hazırlamak ciddi bir iştir. Öyle üç-beş ayda olmaz. Toplumsal bir uzlaşma metni için uzun sürelere ihtiyaç var" diyenler telaşla 'bir haftada bile yaparız' noktasına geldiler. Ey gözünü sevdiğim sandık sen nelere muktedirsin. Eğer bırakın bir haftayı birkaç ayda yapabiliyorsanız, önce kendi partinizin tüzüğünü değiştirin. Daha demokratik bir Türkiye için daha demokratik bir CHP tüzüğü yapın. Ona zaman yetmiyor da yeni bir Anayasa için zaman yeterli öyle mi? Çok şakacısınız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.