Hürriyet Gazetesi Başyazarı Oktay Ekşi önceki günkü köşe yazısında hepimizi şaşırtan bir cümle kullandı. Hükümetin çevre politikalarını eleştirdiği yazısını "şimdi, analarını bile satan işte o zihniyetin marifetlerini görüyoruz" diye bitirdi. Sayın Ekşi, ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Ettiğin sözün ne anlama geldiğini bilemiyor musun? Anasını pazarlayan, satan kim? Başbakan mı, bakanlar mı? O anaların büyütüp yetiştirdiği evlatların son 8 yılda bu ülkede yaptıklarını dünya âlem takdir ediyor. Millet takdir ediyor. Senin gibi düşünenler dışında herkes o analara ve evlatlarına dua ediyor. 8 yıldır yapılan her seçimde bu millet o "analarını bile satan" dediğin zihniyeti oyları ile baş tacı ediyor. Bu insanlara saygın yoksa onlara oy veren millete bari saygısızlık etme. Senin bu milletin değer yargılarından haberin yok mu? Sen uzayda mı yaşıyorsun? Bir de Basın Konseyi Başkanı sıfatın var. Türk basınının amiral gemisi olarak nitelendirilen Hürriyet gibi bir gazetenin 12 yıldır Başyazarlığını yapıyorsun. Başyazar, bir gazetenin en deneyimli, en başarılı yazarıdır. Onun yazısı gazetenin yayın politikasının özetidir. Başyazar herkese yol gösterir, kılavuzdur. Genç bir gazetecinin bile böyle bir hakareti yazısına koyması kabul edilmez. Sahip olduğun jakoben katı ideolojin senin aklını almış. Bence sen ne dediğini bilmeyecek kadar yaşlanmışsın. Referandum sonucunu hazmedemeyen senin gibi dokunulmaz, ayrıcalıklı birkaç sözde yazar-çizer aklını kaybetmiş ve kin kusuyorlar. Bir de yazını ikinci kez kontrol ederken bu cümleyi değiştirdiğini yazmışsın. Yazılarını böyle kontrol ediyorsan vay halimize! "Siyasi iktidarı rencide ettiğimizi gördük" diyorsun. Bence hala ne yaptığını anlamamışsın. Senin yaptığın "rencide etmek" değil, düpedüz hakaret etmişsin, sövmüşsün. İlginçtir, sen bunu sıkça yapmışsın. Geçmişte de kendi meslektaşlarına "alçaklar" diye hakaret edip sonra özür dilemişin. Şimdi de özür diliyorsun. 59 yıldır gazetecilik yapıyorsun. İnsanlara hakaret et, mahremlerine dil uzat. Sonra da çık ve özür dile. Ama aynı hatayı defalarca tekrarla. Oktay Bey, bu iş o kadar basit değil, Özür dilemek seni kurtarmaz. Yapman gereken şey; köşe yazarlığını bırakıp emekliye ayrılmak. Köşene çekil, anılarını yaz. Basın Konseyi başkanlığını hemen bırak. Toplumu daha fazla tahrik etme. Ayrıca toplumda her kesimden insanın alıp okuduğu Hürriyet gazetesine de daha fazla zarar verme. Gazetenin sahiplerine de bir çift sözüm var: Siz Kelkit gibi bir Anadolu şehrinden gelmiş insanlarsınız. Bu milletin değer yargılarından, inançlarından ve hassasiyetlerinden haberdar olan bir ailesiniz. 'Hürriyet' gibi bir markaya yazık ediyorsunuz. Gazetenin başına Enis Berberoğlu gibi iyi gazetecilik yapmaktan başka bir hedefi olmayan bir Genel Yayın Yönetmeni getirdiniz. Gazeteyi teslim edin. *** 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunu cumhurbaşkanlığı köşkünde cumhurun tüm renkleri ile birlikte "cumhurun gecesi" olarak kutladık. Toplumun tüm kesimlerinden 2 bine yakın insan katıldı. Cumhurbaşkanı Gül'ün söylediği gibi Türkiye'nin bütün renkleri ve gerçeği oradaydı. MHP, BDP, DSP, BBP ve AK Parti ordaydı. STK'lar, sanatçılar, akademisyenler ordaydı. Kim yoktu? CHP ve komuta kademesi. Genelkurmay başkanının resepsiyona katılmamasını çok yadırgadım. Sayın genelkurmay başkanının başkomutan ve devlet başkanının gönderdiği bir davetiyeye karşılık vermemesi yanlıştır. Sayın genelkurmay başkanının böyle bir özgürlüğü yoktur. Sayın Koşaner ayrı bir cumhuriyetin genelkurmay başkanı değilse o resepsiyona gelmek durumundadır. Bu cumhuriyetin tek başı var; O da Cumhurbaşkanı. Çift başlı bir görüntü vermeye kimsenin hakkı ve yetkisi yoktur. Sayın cumhurbaşkanı başkomutan sıfatı ile genelkurmay başkanından savunmasını talep etmelidir. Ayrıca 30 Ağustos Zafer Bayramı hariç askerlere bundan böyle davetiye gönderilmemelidir. Genelkurmay başkanı 1'nci Ordu Komutanına gönderdiği davetiyeye, 1'nci Ordu Komutanı karşılık vermezse ne hissederdi? "Disiplinsizlik" olarak algılardı. Sayın cumhurbaşkanı nasıl algılasın? Kendisinin de belirttiği gibi Kılıçdaroğlu'nun katılmaması çok önemli değil. Seçmen kartını kaybettiği gibi davetiyeyi kaybettiği söyleniyor. Onun için katılmamış. Onu mazur görün çünkü o kendi iradesi ile karar verme özgürlüğüne sahip değil. NOT: Bu makale, Oktay Ekşi'nin istifasından önce yazıldı...