2002 Kasım'ında iktidara gelen AK Parti, 22 Temmuz 2007'de yapılan seçimlerde sokaktaki iki insandan birinin oyunu alarak ikinci kez, daha da güçlenerek yönetime geldi. Son yapılan kamuoyu araştırmalarında da AK Parti'nin 22 Temmuz'daki yüzde 47'lik halk desteği, bugün itibariyle yüzde ellileri geçmiş durumda. Hükümet çok stratejik bir hata yapmaz ise yerel seçimlerde yüzde 47'nin aşılacağını tahmin etmek çok zor değil. AK Parti'nin bu önlenemez yükselişi bazı çevreleri adeta delirtiyor. Bu partinin önünü kesmek için özellikle 22 Temmuz seçimlerinden bir yıl önce başlayarak akla hayale gelmeyecek tuzaklar hazırlandı. Birçok siyasi mühendislik projesi uygulamaya sokuldu. Bu amaç için demokrasi çiğnendi, hukuk zorlandı, siyasi cinayetler işlendi. AK Parti'yi içeriden parçalamak için bütün kapılar sonuna kadar zorlandı. Ama tüm bu karşı gayretlerin sonunda her seferinde AK Parti güçlenerek çıktı. Şimdilerde AK Parti'yi, hükümeti sıkıntıya sokmak amacıyla yeni bir cadı kazanı kaynatılıyor. Yeminli AK Parti düşmanları bu cadı kazanının ateşine odun taşıma yarışındalar. Yeni hedefleri, Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan'ın ilişkilerini bozmak ve AK Parti'yi "Gülcüler", "Erdoğancılar" diye bölmeye zorlamak. Cumhurbaşkanı Gül'ün, özellikle AB ve dış politika konularında aktif hareket ederek hükümetin alanına girdiğini ve rol çaldığını yazanlar mı ararsınız, Sayın Gül'ün Başbakan Erdoğan'dan geri kalmamak için zamansız olduğu halde ABD'ye gittiğini dillendirenler mi ararsınız, neler kaynatılıyor neler... Yok efendim Gül ile Erdoğan arasında başından beri gizli bir savaş varmış ve bu savaş devam ediyormuş. Sayın Gül dış politikada söz sahibi olmak istiyormuş. Gül'ün dış ziyaretleri nedeniyle Türkiye açısından iki başlı bir görüntü oluşuyormuş. Hayrünisa Hanımla Emine Hanım rekabet içindeymiş. Bunlara benzer bir sürü saçmalıkla bir "Gül-Erdoğan" çekişme senaryosu oluşturulmaya çalışılıyor. Bu senaryoya hizmet etmek bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Bu senaryoya hizmet etmeye heveslenen siyasetçileri bu millet sağduyusu ile fark etti ve 22 Temmuz'da sandığa gömdü. Başbakan ile Cumhurbaşkanı'nın uyumlu-ahenkli çalışmasından millet memnun. Bu durum bazılarını rahatsız etse de devletin tepesindeki uyum ülkemizin çıkarınadır. Ulusal meselelerimizde devletin tepesinde uyum varsa, devlet kurumları arasında görüş birliği varsa o meseleyi çözmek o kadar kolay olur. ABD gibi süper bir gücün 4-5 sene direndikten sonra ve 22 Temmuz seçimlerinden sonra bölücü PKK terörü ile mücadelemizde bize tam destek vermesinin sebebi; Başbakanın, Cumhurbaşkanının ve Genelkurmay başkanının bu sorunla ilgili aynı düşünceyi taşımalarının, aynı dili kullanmalarının ve bu konuda devlet kurumları arasında sağlanan harmoninin tabii sonucudur bu. Bu gayret içerisinde olanlara benim tavsiyem şudur; boşuna enerji ve zaman harcamayın. Başka projeler bulun. Devletin bir ve iki numarasında bulunan bu iki insanın dostluk ve kardeşlik ilişkisi o kadar ileri seviyede ki, bu oyunlar ve kışkırtmalarla zarar görebilecek bir ilişki değil. Bu ilişki; birbirine her türlü dünyevi makamı hiç tereddüt göstermeden takdim edebilen iki kardeşin ilişkisidir. Bu ilişkiye sizin aklınız ermez. Boşuna vakit kaybetmeyin. Bilin ki, bu ikili, attıkları her adımı, birbirileriyle mutlaka istişare ederler. Siz Köşkte; yerinden kıpırdamayan, sadece bayramlarda ve önemli günlerde kutlama mesajı yayınlayan, Türkiye'nin en büyük problemlerinde ve krizlerinde Çankaya Köşkü'ne sessizce kapanan, devlet kurumlarını bırakın uyumlu çalıştırmayı adeta kamplaştıran, yüce parlamentoya tepeden bakan ve gönderdiği her yasayı geri çevirmek için kıvranan asık suratlı, halktan kopuk yaşayan bir cumhurbaşkanı istiyorsanız, Sayın Gül'ün tarifinize uyması mümkün değil. Orta Doğu'yu ve İslam dünyasını iyi bilen, Avrupa Parlamentosu'nda yıllarca çalışmış olmanın sağladığı avantajla Batıyı ve Batı kültürünü iyi tanıyan, 4.5 yıl Dışişleri Bakanlığı'nda ülkenin dış sorunları ve AB projesi ile ilgili ciddi bir birikimi olan bir Cumhurbaşkanının yardımını, desteğini hangi hükümet almak istemez. Başkan Bush bile istifade etmeye çalışırken, siz neden yararlanmayacaksınız!? Başbakan Erdoğan liderliğini ispatlamış, kompleksi olmayan, kendine ve millete güvenen bir insan. Kimseyi, hele hele en yakın arkadaşını kıskanacak yapıda bir lider değil.