Genel seçimlerin yapıldığı 3 Kasım 2002 tarihinin ertesi günü sabahı Erdoğan'ın AB maratonu başlamıştı. Daha Hükümet bile kurulmadan 13 AB ülkesini kapsayan bu geziyi yadırgamıştım. Benim de katıldığım bu gezide; sabah kahvaltısını bir ülkede, öğlen yemeğini bir başka ülkede yemiş, gece de başka bir ülkede konaklamıştık. Tayyip Bey, 4 Kasım sabahı başladığı bu maratonda hiç hız kesmeden bu güne kadar devam etti ve bu gün meyvesini aldı. 1964 yılında başlayan AB rüyamızın ilk ciddi sonucunu bugün aldık. Sayın Başbakan ve ekibi, muhalefetin, basınımızın, sivil toplum örgütlerinin ve kısacası Türk Milletinin ciddi katkılarıyla 40 yılda yapılamayanları 2 yıla sığdırdı ve bu süre içerisinde sessiz bir devrim gerçekleştirildi. Başbakanı, ekibini ve TBMM'yi kutluyoruz, tebrik ediyoruz. İlerleme Raporunu dün açıklayan AB Komisyonu Türkiye ile müzakerelere "yeşil ışık" yaktı ve AB Konseyine, müzakerelerin başlaması yönünde tavsiye kararı aldı. Raporda bir sürpriz yok. Olumlu bir rapor. Rapor olumlu unsurları, reformları, ilerleme sürecini koruyucu unsurları içeriyor. AB konusunda Türkiye'nin önünü açan bir belge. AB'nin ağabeyi konumundaki Fransa, Almanya ve İngiltere devlet başkanları "İlerleme Raporu olumlu çıkarsa bizim de kararımız olumlu olacaktır" açıklamalarını sık sık yapmışlardır. Şimdi top onlarda. AB ülkelerinin liderlerinden oluşan AB Konseyi 17 Aralık'ta toplanıp Türkiye ile AB'nin hangi tarihte müzakerelere başlayacağına karar verecekler. İnşallah sessiz devrim o gün ikinci meyvesini verecek ve Türkiye 2005'in ilk yarısında müzakerelere başlayacak. İlerleme Raporu neleri kapsıyor? İnceleyebildiğim kadarıyla İlerleme Raporunun üç ayağı var. Birinci ayağı ilerleme süreci. AB bu süreçte Türkiye'nin katettiği mesafeyi sürekli izleyecek ve devrevi raporlar düzenleyecek. İlk rapor 2005'in sonunda hazırlanacak İlerleme Raporunun ikinci ayağı müzakerelerin yürütülme tarzını kapsıyor. Bir tarafta Türkiye bir tarafta 25 AB ülkesi. Üçüncü ayak ise karşılıklı diyalog ve kapsamlı işbirliğini öngörüyor. Şartlı tarih, imtiyazlı ortaklık, ucu açık müzakere süreci, Kıbrıs şartı, Ermenilerle ilgili şartları gibi olumsuz beklentilerin hiçbiri rapora girmedi. 3-5 ülkenin ciddi çabalarına rağmen rapor beklediğimiz şekilde çıktı. Raporun üye ülkelere tavsiyeler bölümünde kamuoyumuzu rahatsız edecek bir olumsuzluk yok. Sürekli bardağın boş tarafını görmek isteyenler, sürecin ilerlemelerin durdurulması halinde müzakerelerin askıya alınacağı konusundaki düzenlemeyi eleştirebilirler. AB yapılan reformların, çıkarılan yasaların uygulanmasını garantiye almak istiyor. Bundan doğal bir talep olamaz. Bu garanti Türkiye'de gelecek kuşaklar için bir sigorta işlevi görebilir. Zaman zaman kızdığım AB'nin genişlemeden sorumlu komseri yani AB'nin Dışişleri Bakanı Verheugen'i tebrik ediyorum. Bu rapor biraz da onun başarısıdır. Hem çok mutluyum, hem de çok umutluyum. Başta Sayın Başbakan olmak üzere emeği geçen herkese çocuklarım adına, geleceğimiz adına teşekkür ediyorum. Türkiye 17 Aralık tarihine kadar boş durmamalı. Avrupalı liderlere AB'ye girmesi halinde ABD'nin "Truva Atı" olmayacağını ve reformları samimi olarak uygulayacağını anlatmalı. Avrupa kamuoyunun Türkiye ile ilgili ön yargılarının giderilmesi için ciddi kampanyalar başlatılmalıdır. Hem ön yargılar giderilmeli hem de Avrupa'daki Türk imajı değiştirilmelidir.