Türkiye bir türlü gerçek gündemine dönemiyor. 3 Kasım Seçimlerinden sonra şu an belki bizim de anlayamadığımız, kıymetini belki 10 yıl, 20 yıl sonra bileceğimiz bir şey oldu. Türkiye 15 yıl aradan sonra yeniden tek parti iktidarı ile tanıştı. Bu neden mi çok önemli.. Şöyle geriye dönüp bir baktığımızda Türkiye iktisadi anlamda tüm atılımlarını hep tek parti döneminde gerçekleştirdi. Rahmetli Adnan Menderes, Rahmetli Turgut Özal ve Süleyman Demirel'in başbakanlığındaki tek parti hükümetlerinin değeri hep yıllar sonra anlaşılmadı mı? 3 Kasım Seçimleri de Türkiye açısından önemli bir viraj ve önemli bir dönemeçti. Çünkü siyasi iktidarlara, daha da önemlisi politikacılara olan güven Cumhuriyet tarihi boyunca hiç bu kadar dibe vurmamıştı. Evet Türkiye ekonomik anlamda büyük problemler yaşarken Türk halkı AK Parti ile birlikte Türkiye'ye yeni bir şans vererek Türk siyasetine ve siyasetçilere yeniden güven tazeleme imkanı vermiş oldu. 1980 ihtilali sonrası Türk siyasetinin mihenk taşları olan DYP, ANAP, MHP ve DSP Meclis dışında kaldılar.Türk halkı belki de ekonomik anlamda yaşadığı sıkıntıları sandığa yansıttı ve bu partilere Meclis dışı muhalefet görevi vererek cezalandırdı. Ancak cezai bir dava DYP'nin tekrar TBMM'de 66 milletvekili ile temsil edilme ihtimalini doğurdu. Resmi sonuçlara göre DEHAP 3 Kasım 2002 seçimlerinde 31 milyon 528 bin geçerli oyun 1 milyon 960 binini yani yüzde 6.2'sini aldı. DYP ise 3 milyon 8 bin oyla seçmenlerin yüzde 9.5 oranında desteğini kazandı. Her iki parti de yüzde 10'luk barajı aşamadığı için TBMM'ye temsilci gönderemedi. Bir bakıma DEHAP'ın sahte belgeleri DYP'nin de TBMM'de temsilini engelledi. Çünkü DEHAP'ın oyları düşüldüğünde Doğru Yol Partisi yüzde 10'luk ülke barajını aşabiliyor ve 66 milletvekili ile temsil hakkı kazanabiliyordu. Peki şimdi ne olacak? DEHAP sahte belgelerle örgütlenmesini tamamlamış gibi göstererek seçimlere girme hakkı kazanmıştı. Evrakta sahtecilikten mahkum olan DEHAP'ın temyiz duruşması 11 Eylül'de Yargıtay'da görülecek. Yargıtay, DEHAP'la ilgili kararını en geç 7 gün içerisinde yani 18 Eylül'e kadar kamuoyuna açıklayacak. Yargıtay'ın bu mahkumiyet kararını onaması durumunda DEHAP'ın tashih-i karar hakkı bulunuyor. Bunun da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından onaylanması gerekiyor. Peki DEHAP'ın bu başvurusu da reddedilirse bundan sonra ne olacak? Artık gözler Yüksek Seçim Kurulu'na çevrilecek. Bundan sonra da DYP'nin YSK'ya başvurması halinde üç ihtimal öne çıkıyor; 1- YSK, DEHAP'ın oylarını iptal edecek, barajı yeniden belirleyecek ve partilere göre milletvekili dağılımını yeniden düzenleyecek. Bu durumda DYP 66 milletvekili ile TBMM'ye girmiş olacak. DYP'ye gidecek 66 milletvekilinin 40-45'i AKP'den, 20-25'i de CHP'den olacak. 2- YSK, seçim iş ve işlemleri kesinleşmiştir diyerek DYP'nin talebini reddedecek. Bu durumda AKP ve CHP'nin 3 Kasım Seçimleri sonrası mevcut milletvekili sayısı korunmuş olacak. 3- YSK, hukuksuzluğu tesbit ederek 3 Kasım Seçimlerinde DEHAP'ın aldığı oyları iptal edecek ama milletvekili dağılımını değiştirmeyecek. Bu durumda da TBMM'nin mevcut yapısı korunmuş olacak. Seçimlerin yenilenme ihtimali yok Kamuoyunda bilinenin aksine Yargıtay'dan nasıl bir karar çıkarsa çıksın 3 Kasım Seçimlerinin yenilenme ihtimali hiçbir şekilde gözükmüyor. Çünkü görüşlerine başvurduğum tüm anayasa hukukçuları 3 Kasım Seçimlerinin yenilenmeyeceği konusunda hemfikirler. YSK'nın kararını ise Eylül ayı sonuna kadar vermesi bekleniyor. YSK'ya yakın kaynaklar, kurulun vereceği kararın hukuki olmaktan çok siyasi olacağı görüşünü paylaşıyorlar. Çünkü gelişmelerin ardından YSK üyelerinin de kafaları karışmış durumda ve Cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez karşılaşılan böylesi bir durum için yukarıdaki 3 seçenekten hangisine karar verecekleri konusunda şimdilik kararsız görünüyorlar. Biz de diyoruz ki Türkiye bu karmaşayı da bir an önce atlatsın ve gerçek gündemiyle artık yüzleşmeye başlasın.