İktidar partisine açılan kapatma davasının 7-8 ayda sonuçlanabileceği görülüyor. Şu anda önemli olan bu davanın nasıl bir kararla sonuçlanacağından ziyade Türkiye'nin siyasi ve ekonomik istikrarının, güven ve huzur ortamının bu dönem içinde belirsizlikten görebileceği zararlardır. 7-8 ay sonra ne olacağı belli olmayan bir ülkede siyasi istikrar devam edebilir mi? Tek parti iktidarının varlığı, Meclis'teki gücü, seçim sonuçları gibi faktörler sonucu oluşan güven duygusu nasıl devam edebilir. Güven duygusu zedelendiğinde siyasi istikrarsızlık fikri ekonomik aktörlerde oluştuğunda ekonomik istikrarsızlık kaçınılmazdır. Şu anki mevcut şartlar Türkiye'yi bir türbülansa sokmuştur. Türkiye'yi bu türbülanstan çıkarmak için 7-8 ay dava sonucunu beklemek çok riskli bir hareket tarzı olur. Bazı kesimlerin söylediği gibi; iktidar partisi savunmasını yapıp dava sonucunu beklerse; bu dava onların lehine de sonuçlanmış olsa bile, siyasi ve ekonomik istikrarı bozulmuş, AB perspektifi zarar görmüş, uluslararası ilişkileri sıkıntıya girmiş bir Türkiye'yi nasıl yönetecekler? 7-8 aylık süre sonunda kaybedeceklerimizi telafi etmek yıllarımızı alabilir. Bu siyasi belirsizliğin hem ekonomimize hem AB-Türkiye ilişkilerine, terörle topyekun mücadelemize ve uluslararası ilişkilerimize telafisi yılları alacak zararlar vermesi kaçınılmazdır. Türkiye'nin 7-8 aylık siyasi belirsizlik sonucu kaybedeceklerini düşünüp bunu engellemek yargının değil, TBMM'nin ve başta iktidar partisi olmak üzere siyasetçilerin görevidir. İktidar partisi bu anlamda birtakım hazırlıklar yapmaktadır. Ancak bu sorumluluk sadece iktidarın değil, aynı zamanda muhalefetin de sorumluluğudur. Fakat özellikle Ana Muhalefet Partisi, Türkiye'nin bu siyasi belirsizlikten neler kaybedeceğine değil, iktidar partisinin neler kaybedebileceğine odaklanmıştır. Bu strateji uzun vadede yanlıştır. Bu strateji, ülkemize ve muhalefete kaybettirecek bir stratejidir. Yargı kendisine intikal etmiş bir davayı inceleyip sonuçlandırmak için görevini yapsın. Ancak diğer taraftan siyaset kurumu da ülkeyi girdiği siyasi belirsizlikten kurtarmak için üzerine düşeni yapmalıdır. CHP ve MHP iktidar partisi ile mahkemede değil sandıkta hesaplaşmayı öngörmelidirler. Siyaset kurumu ve TBMM inisiyatif almalı, Türkiye'nin kaybedeceklerinin sorumluluğunu yüce mahkemenin sırtına bırakmamalıdır. Mahkemelerin görevi, antidemokratik hükümler de içerse mevcut yasaları uygulamak. Mahkemeler ülkenin ne kaybedip ne kazanacağına bakmazlar. Onlar mevcut yasayı uygular. İşin bu tarafına bakacak olan TBMM ve siyaset kurumudur. TÜSİAD "Muhalefet boşluğu var" derken ne demek istiyor sizce? Siyasetçilerin boş bıraktığı alanları dolduracak birileri her zaman çıkacaktır.