Son 20 yılın MGK bildirilerini incelediğinizde hemen hemen tamamında ülkemizin başına musallat olan bölücü terör konusu ile Kıbrıs konusunun gündemin ilk maddelerinde yer aldığını görürsünüz. Bölücü terörün minimize edilmesi, bölücü akımların marjinal hale getirilmesi son 20 yılın en büyük hedefi. Diğer taraftan Kıbrıs sorununun çözülmesi, Ermenistan'la yaşanan sorunların çözümü, ülkemizde yaşayan azınlıkların sorunları ile Alevi yurttaşlarımızın sorunlarının giderilmesi hep gündemimizin sıcak konuları oldu. Kürt kökenli vatandaşlarımızın kültürel haklar-bireysel hak ve özgürlükler noktasındaki taleplerinin karşılanması hep gündemde oldu. Biraz da uluslararası gelişmelerin de katkısı ile Türkiye genelde, Kürt kökenli vatandaşlarımız ile azınlıkları ve Alevi vatandaşlarımızı hedefleyen demokratik bir açılım yapmak istiyor. Bu açılımın hedefi, ülkemizde insan haklarının, bireysel hak ve özgürlüklerin kısacası demokrasinin sınırlarını genişletmek. Bu çaba ile hem AB tam üyelik müzakerelerinin gereği yapılmış olacak, hem de ülkemizin kaşınmaya müsait sorunları giderilmiş olacak. Bu çabalarla dağdaki teröristi indirmek belki mümkün olmayacak ama dağa çıkışlar azalacak, Kürt kökenli vatandaşlarımızın terör örgütüne ve onun uzantısı siyasi hareketlere desteği azalacak. Terör örgütünün istismar alanları ortadan kalkacak. Ayrıca terörle mücadelemize destek vermekte gönülsüz davranan ülkelere söyleyecek daha fazla sözümüz olacak. Bugün hangi Avrupalı ve Amerikalı, hatta Iraklı ile görüşseniz, "Evet PKK bitirilmeli ama Türkiye de Kürtlere AB standartlarında kültürel haklar tanımalı" savunması ile karşılaşıyorsunuz. Aslında Kürt kökenli vatandaşlarımızın problemleri PKK'nın umurunda değil ama algı maalesef böyle. İşte Türkiye'nin bu temel sorunlarıyla ilgili sivil siyasetin çözüm üretmesi gerekiyor. Doğru veya yanlış, eksik veya fazla AK Parti hükümetleri bu sorunlu alanların tamamına el attı. Bu sorunları çözmek için çaba sarf ediyor. Ama muhalefet partilerimiz bu sorunlara ilişkin alternatif çözüm yolları bulup önermek yerine hem hükümeti hem de hükümete bu konularda destek verenleri "vatan hainliği" gibi ağır sözlerle suçluyorlar. Siyaset ülke problemlerine çözüm üretme alanıdır. "Vatan hainliği" ağır bir itham ama asıl hainlik ülkenin bu temel sorunlarını görmezlikten gelmektir, halının altında bekletmektir. Çünkü, çözümü uzatılan bu sorunların bu millete yüklediği bedel çok ağırlaşmıştır.