Hükümetin başlattığı "Kürt Açılımı"na hemen her kesimden destek geliyor. Hükümet neler yapılacağını listeleyip dikte ettirmek yerine, neler yapılması gerektiği konusunda farklı kesimlerin önerilerini almaya çalışıyor. Bu projenin sorumluluğunu üstlenen İçişleri Bakanı Beşir Atalay bıkmadan-usanmadan herkesi dinliyor. Dün Meclis'te gruplar halinde milletvekilleri ile görüştü. Bugün MGK'ya katılan bakanlarla bir araya gelecek. Daha sonra tüm siyasi partilerin bu sorunun çözümüne ilişkin önerileri -verirlerse- alınacak. STK'ların önerileri dinlenecek. Sanıyorum 19 Ağustos'ta toplanacak olan MGK'da konu enine-boyuna masaya yatırılacak. MGK'dan konuya ilişkin bir 'Devlet Kararı' çıktıktan sonra sorunun çözümüne ilişkin somut öneriler kamuoyuna sunulacak. Yani Hükümet önce herkesi dinleyecek, sonra dosyasını oluşturup MGK'ya getirecek. MGK'da varılan mutabakat kamuoyu ile paylaşılarak süreç başlatılacak. Henüz ortaya bir yol haritası çıkmış değil. Muhalefetin 'Yol haritasını açıkla' diye bastırması normal. Ama Hükümet, devlet katında yol haritası konusunda tam bir mutabakat sağlanmadan bir şey açıklamayı düşünmüyor. Siyaset ülkenin sorunlarını çözme mesleğidir. Muhalefet partileri önüne geleni 'ihanet'le suçlayacaklarına, bu en önemli sorunun çözümü için önerilerini sunmalıdırlar. 25 yıldır bu sorunun sürmesi Türk siyasetinin ayıbı değil midir? Bu sorunun sürmesi muhalefetin hoşuna mı gidiyor? CHP ve MHP'nin daha kapsamını bile bilmedikleri bir 'açılım'ı şimdiden lanetlemeleri, önüne geleni 'vatana ihanet'le suçlamaları yanlış değil midir? Henüz ortaya konmayan bir şeyi 'Türkiye'yi bölme planı' diye takdim etmek, bu çabaları daha baştan sabote etmektir. Siyasetçilerin görevi sürekli gerginliği çözümsüzlüğü, krizleri teşvik etmek değildir. Siyasi liderlerin görevi; barışı, uzlaşmayı ve çözümü teşvik etmek olmalıdır. Başbakanın genel başkan sıfatı ile DTP ile görüşmesini 'İmralı ve PKK ile Görüşme' olarak takdim etmek demokrasiye saygısızlıktır. Bu iki yerle temasını sürdürüyor da olsa DTP halkın oyları ile meclise gelmiş meşru bir siyasi partidir. Başbakanın meşru bir kurum temsilcisi ile meşru zeminlerde diyalog kurmasını provoke etmenin kime ne faydası var? Bu görüşme ile DTP açılımda muhatap olarak alınmış ve bu sorunun çözüm yerinin parlamento olduğu mesajı verilmiştir. Umarım DTP bu fırsatı heba etmez, 2005'te Diyarbakır'da kendilerine uzatılan eli geri çevirdikleri gibi, bir yanlışa düşmezler. Bu sorunun kısa zamanda çözülebilecek bir sorun olmadığını hepimiz peşinen kabullenmeliyiz. Ama artık bir yerden başlamak gerekiyor. İlk hedef Güneydoğu'da yaşayan yurttaşlarımızın çağdaş insan haklarından tam anlamıyla yararlanmasını sağlayacak somut önlemleri almak olmalıdır. Bireysel hak taleplerine kimsenin itirazı olmaz. Önce bu talepler karşılanmalı. 'Kolektif hak talepleri' konusunda herkesin kafası karışık. Bugün bunların karşılanması neredeyse imkânsız gibi görünüyor.