Sosyal restorasyon

A -
A +

TBMM, bu dönemin beşinci ve son yasama yılını açtı. Geçtiğimiz aylarda "erken seçim kaçınılmaz" yorumu yapanlarınsa şimdilerde sesi, soluğu çıkmıyor. Seçim takviminin uzun bir zaman sonra ilk kez normal bir süreçte işlediğine şahit oluyoruz. Umulur ki bundan sonra seçim takvimine uyulması haber değeri vasfını kaybedecek kadar rutine oturur. Bugün itibariyle Türkiye, geçmiş dönemlerde en çok ihtiyaç duyduğu siyasi ve ekonomik istikrara kavuşmuş, bu istikrarı dört yıl boyunca korumuş olmanın meyvelerini toplamaktadır. Bir kriz ülkesi değiliz ve yarınımızı planlayacak, daha büyük hedeflere yönelebilecek kadar güç ve güven toplamayı başardık. Bundan sonra hedeflerimize ulaşabilmemiz için mevcut istikrarın korunması hayati bir önem taşımaktadır. Türkiye'nin potansiyelini krizlerle israf etme gibi bir lüksünün olmadığını anlayan her vatan evladı, istikrarın korunmasının bizim için petrolden daha kritik bir servet olduğunu takdir edebilir. Bu noktada Başbakan Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde AK Parti Meclis grubunda yaptığı konuşmanın tarihi bir önem taşıdığını düşünüyorum. Bilhassa konuşmanın içinde vurgulanan "sosyal restorasyon" kavramının üstünde uzun uzun durulması şart. Niçin "sosyal restorasyon"? Bu sorunun cevabı hiç şüphesiz Türkiye ne zaman hacet kapılarını aşıp, ileri doğru hamle yapsa ayağına vurulan kriz prangasının nasıl imal edildiğinde gizli. Türkiye için taze harç Bakın Başbakan Erdoğan Türkiye'nin önüne çıkan barikatın şifresini nasıl çözmüş? "Bu millet asırlar boyunca kendisiyle barışık, aynı inanç ve duyguda birleşerek yaşamış, bu sayede bu topraklarda dünyanın en zengin medeniyetlerinden birini yükseltmiştir. Ne zaman ki birbirimizden şüphe etmeye başladık, ne zaman ki birbirimizin derdini ve dilini anlamamaya başladık, o zaman dirliğimiz düzenimiz bozuldu. Ben inanıyorum ki, bugün de birbirimizle konuşarak, birbirimize saygı göstererek ve boş vehimleri bir yana bırakıp birbirimize inanarak çözemeyeceğimiz hiçbir meselemiz yoktur. Bu noktada bu ülkeyi seven, bu ülkenin geleceğine inanan herkese büyük sorumluluklar düşmektedir. Toplumsal barışımızı zedeleyen, insanımızı belli tartışmalar çerçevesinde karşı karşıya getiren anlayışlara karşı hepimiz topyekün uyanık olmak durumundayız. Yaraları kanatan değil, yaraları iyileştiren olmalıyız. Kavgalara taraf olan değil, sadece toplumsal barışa, dostluğa, kardeşliğe taraf olan olmalıyız. Cumhuriyet değerlerimizin toplumsal ihtilaf konusu olmasını, gündelik polemiklere malzeme edilmesini engellemek zorundayız." Gerçekten de önümüzdeki yılların "kayıp" hanesine yazılmaması böylesi bir uzlaşmaya ve asgari müşterekte buluşmamıza bağlı. Yine Başbakanın sözlerinden okursak "sosyal restorasyon" daha net anlaşılabilir: "Kaldı ki bizim ülkemizde aslında asgari müşterekler değil, azami müşterekler mutabakatını sağlamamız gerekirdi. Ama buna yanaşmıyorlar, o zaman asgari müşterekler mutabakatını sağlayalım." Türkiye'nin gölgesinden korkma, kendi içinde kendisine karşı paranoid senaryolar üretme gibi bir lüksü yok. En değerli potansiyelimiz olan insan kaynaklarımızı şucu-bucu ayrımı yapmadan ülkemize kazandırmanın bir yolunu bulmalı, kimseyi dışlayıp marjinalleştirmemeliyiz. Türkiye için taş üstüne taş koyabilecek her bireye sahip çıkmalıyız. Zaten güçlü bir ülke olmanın da başkaca formülü bulunmuş değil. İstiklal Savaşı'nda canları pahasına vatanımızı koruyan ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran kadronun temelini attığı "muasır medeniyet seviyesine ulaşma ve hatta onu geçme" projesine hiç şimdiki kadar yaklaşmamıştık. Başbakan Erdoğan'ın sosyal restorasyon diyerek, gerekliliğini vurguladığı uzlaşma tablosu Türkiye'yi kuruluş hedefine taşıyacak istikrarın yakıtı olacaktır. Türkiye, güçlü bir ülke olmanın eşiğinde. Bu eşiği aşması ise güçlü devlet olma rüştünü ispatlayacak bir birlik ve beraberliği ortaya koymasına yani kavgalarını geçmişte bırakmasına bağlı. Ne duruyoruz?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.