Stratejik bir meslek; öğretmenlik

A -
A +

Dün 24 Kasım Öğretmenler Günüydü. Yurt çapında kutlandı. Devlet büyükleri mesajlar yayınladı. Gazetelerde, televizyonlarda öğretmenlerle ilgili haber ve yorumlar yapıldı. Çocuklar öğretmenlerine hediyeler aldı. Bugün 25 Kasım. Gelecek 24 Kasım'a kadar "öğretmenlerimiz hakkındaki güzel düşüncelerimizi" hafızamızın derin bir köşesine naftalinledikten sonra itinayla katlayıp kaldırdık. Çünkü bugün 25 Kasım. Bu kadar kolay değil elbette. Bu kadar kolay olamaz. Zira nasıl bizler ve bizden önceki kuşaklar öğretmenlerin özverili emeklerinin sonucu olarak yetişmiş ise bizden sonraki kuşakların yani Türkiye'nin geleceğinin mimarları da öğretmenler olacak. Dolayısıyla eğitim ve öğretimimizi sırtında taşıyan bu özel insanların sorunlarını tespit etmek ve çözmek için 24 Kasım'ı beklemek gibi bir lüksümüz olamaz. Eğitim İstiklal Harbi kadar önemli 24 Kasım dünde kaldı. Ama bir öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz, okullarımız bir sorun yumağı olarak karşımızda durmaya devam ediyor. Hükümetimiz elbette bu sorun yumağını inkar etmiyor. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik konuya ne kadar önem verildiğini şu sözlerle dile getiriyor: "İstiklal mücadelesiyle, bu topraklar bizim ebedi vatanımız oldu. Ancak, şunu hatırdan asla çıkarmayalım; bizim bugün karşı karşıya bulunduğumuz bir istikbal mücadelesi var. İstikbal mücadelesi, istiklal mücadelesi kadar önemlidir. Yani geleceğimizin mücadelesi eğitimden geçiyor." Büyük bir seferberlik yaşanıyor eğitim alanında. Nitekim Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi, 2004 yılında Türkiye'nin en büyük bakanlık bütçesi oldu. Milli Savunma Bakanlığı'nın bütçesini de 2 katrilyon geride bırakarak, bir rekora imza attı. 2005 yılında da bu atılım birçok cepheden yapılacak çalışmalarla devam edecek. Ancak yılların birikimi olan sorunların bugünden yarına, 24 Kasım'dan 25 Kasım'a çözülmesini de hiç kimse beklemesin. Eğitimin kalitesi için öğretmene yatırım şart Eğitimimizin kalitesi hepimizin malumu. Bunu tekrar tekrar ilan etmeye sanıyorum ki gerek yok. Her sene ÖSS ve LGS sınav sonuçları açıklandığında hazin bir tablo ile karşılaşıyoruz. Artık hepimiz kabul etmeliyiz ki sadece okul binası yaparak "eğitime" katkıda bulunmak mümkün değildir. Aslolan insandır ve insana yani çocuklarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerimize yatırım yapmadığımız sürece çocuklarımızın ellerindeki diplomaların bir kâğıt parçası kadar bile değerlerinin olmayacağı günleri görmemiz an meselesidir. Bunun için hem öğretmenlerimizin imkanlarını, hem de onların eğitim ve öğretim sürecinin kalitesini artırmalıyız. Öğretmenlik bu ülke için "hiçbir şey olamazsam öğretmen olurum" diyen zihniyete emanet edilmeyecek kadar stratejik öneme sahip bir meslektir. Bence eğitimimizin geleceğini planlayanların hesaba katması gereken en hayati düstur bu olmalı. Bugün 25 Kasım. Aklımızı başımıza devşirelim ve öğretmenlerimizin gelecek 24 Kasım'a daha dik bir duruşla girmelerini sağlayalım. Çünkü öğretmenlere yapılacak yatırım Türkiye'nin geleceğine kazandırılacak en önemli artı değerlerden biridir. Eğitimde Bakan Çelik'in üzerine gitmesi gereken üç temel sorun var. Birincisi eğitim alt yapısının iyileştirilmesi ve batı standartlarına yaklaştırılması. İkinci sorun; kaliteli, nitelikli, saygın, geçim derdi olmayan yeterli sayıda öğretmen yetiştirilmesi. Ve üçüncü sorun da, çağdaş bir müfredat oluşturulması ve uygulanması. Şu anda bu üç probleme de el atıldı ama bu üç alanda daha yapılacak çok iş var.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.