Sular ve vicdanlar sıkıştırılamaz!

A -
A +

2002 Kasım'ında o tarihte iş başında olan koalisyon hükümeti erken seçim kararı aldı. Bu kararın alınmasını bugün iktidarda olan AK Parti sağlamadı. Seçim o günkü, bugün de geçerli olan seçim kanununa göre yapıldı. Yüzde on baraj vardı. Bu barajı bugünkü iktidar koymadı. Milletin iradesine başvuruldu, millet oylarıyla AK Parti'yi büyük bir çoğunlukla tek başına iktidar yaptı. O gün 5 yıllık bir icraat dönemi için milletten onay alındı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin bu 5 yıl dolmadan yapılacağı, seçilecek parlamentonun Türkiye Cumhuriyeti'nin 11'inci Cumhurbaşkanını seçeceği belliydi. Seçimden sonra 363 milletvekili ile iş başına gelen AK Parti'nin milletin bir bölümünün iradesini temsil etmediği iddiaları gündeme geldi. Ancak Meclis aritmetiğinin bu şekilde oluşmasında, bazı görüşlerin TBMM'de temsil edilememesinde AK Parti'nin bir günahı yoktu. Yüzde on barajını onlar koymamıştı. Bu nedenle bu iddiaların milletin nezdinde bir karşılığı yoktu. Mevcut Meclis 4.5 yıl süre ile yüksek bir tempoda çalıştı. Önemli reformlar yaptı. Türkiye, AB ile müzakerelere başladı. çevremizdeki ateş çemberine, Irak-İran-Suriye ve Lübnan'daki olumsuz gelişmelere rağmen Türk ekonomisi yüzde yüz büyüdü. Ülkede güven-huzur, siyasi ve ekonomik istikrar iklimi hakim oldu. Türkiye'nin terörle mücadele dışındaki sorunlarında çözüm anlamında önemli mesafeler kaydedildi. Ne zamana kadar? Cumhurbaşkanı seçim süreci başlayana kadar. Ana muhalefet ve Çankaya Köşkü'nü millet iradesinden korunacak bir kale gibi gören ve tapulu malı sayan bazı çevrelerin tahrik ve tehditlerini uygulamaya koymasına kadar. Milletin oyu ve iradesi ile iktidara gelme imkanı bulamayan ve bulamayacağı anlaşılan zümre, ne pahasına olursa olsun, kriz de çıksa, ekonomi de batsa, Türkiye'nin dış dünyadaki imajı eksilere de düşse, iktidar-güç alanını koruma savaşına girdi. Demokrasiye kurşun sıkılması, hukukun siyasallaştırılması ve vicdanların baskı altına alınıp sıkıştırılması sonucu faizlerin bir puanlık artışı hazineye 2 milyar YTL'ye mal olmuş...Türkiye bir haftada 7 milyar dolar kaybetmiş... Bu zümrenin umurunda bile değil!. Millet iradesi ile seçilmiş bir Meclis, Anayasal görevi gereği, Cumhurbaşkanını seçmek istedi. Hayır, seçemezsin? Neden ? Parlamentoda çoğunluğun da olsa benimle uzlaşacaksın... Nasıl uzlaşacağız? Benim istediğim özelliklere haiz birini aday göstereceksin. Ama ben millet iradesinin büyük bölümünü sen de benim temsil ettiğimin neredeyse yarısını temsil ediyorsun, benim dediğim olsun. Hayır olmaz. Ben sivil toplum kuruluşlarıyla, parti örgütüne, halkla, milletvekillerimle, diğer partilerle istişare yaptım. Sen de eksik kal, olamaz. Benimle uzlaşmak istiyorsan önce o partinin lideri olarak aday olmayacağını açıkla sonra gel uzlaşalım. Bunu bana oy verenlere izah edemem, anayasaya göre seçebilirim. Seçemezsin, seçmeye kalkarsan birileri seni çağırır kulağına bir şeyler söyler, vazgeçersin. Demokrasilerde böyle bir şey olmaz, seçerim. Seçmeye kalkarsan Anayasa Mahkemesi'ne giderim. Git, yasalar gayet açık, sonuç alamazsın. Sonuç alamazsan Türkiye çatışmaya sürüklenir. Halkın tamamına yakını da oy verse seçemezsin... Olup biten bu! Yazık, ne durumlara düştük, dünyaya rezil olduk. Millet tüm olup biteni izledi. İradesine nasıl ipotek konulduğunu gördü. Millet; 27 Mayıs darbesi Demokrat Parti'yi devirdikten 5 yıl sonra Demokrat Parti'nin devamı sayılan Adalet Partisi'ni tek başına iktidar yaptı. 12 Eylül sonrasında Evren'in rahmetli Özal'a karşı olumsuz tavrı ANAP'ı tek başına iktidara getirdi. 28 Şubat süreci Erdoğan'ın yolunu açtı. Sular ve vicdanlar sıkıştırılamaz. Sıkıştırılırsa hedeflenenin tam tersi sonuçlar ortaya çıkar. Millet bu dayatmalara-bu oyunlara prim vermez. Peki, Cumhurbaşkanını Anayasa Mahkemesi'nin bu son kararından sonra parlamentonun seçme imkanı kalmamıştır. O zaman gelin millete gidelim, Cumhurbaşkanını millet seçsin! O da olmaz. Peki, kim seçsin? O zaman CHP birini atasın oraya. Olmaz, neden? Dünyaya anlatamayız. Peki nasıl yapalım? Milletvekili seçimlerini yapalım, ondan sonra devlet kurumlarının başındaki yüksek düzeyli bürokratlar kapalı kapılar ardından bir ismi kulağımıza fısıldasınlar, biz de anlaşmış gibi yapıp bu ismi milletvekillerine onaylattıralım. Demokrasicilik oyunu yani! İstenen ve hedeflenen budur. Yazık, ülkem için çok üzülüyorum. Orta Doğu yönetimlerinden bir farkımız kalmadı. Ben bürokratik Cumhuriyet istemiyorum, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti istiyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.