Başbakan Erdoğan, dün AK Partisi'nin grup toplantısında AK Parti'nin Cumhurbaşkanı adayını açıkladı. Aslında T.C.'nin 11'nci Cumhurbaşkanını ilan etti. Ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olsun. Yerinde ve akıllıca, herkesi , özellikle de AK Parti grubunu ve tabanını tatmin eden bir karar. Biz basın mensupları bu süreci dört aydır tartışıyoruz. Son bir aydır da adeta bu konu ile yatıp kalktık. Ben şahsen öngörülerimde yanılgıya düşmedim. Beklediğim gibi sonuçlandı süreç. Tartışmanın başından bu yana görüşüm şöyle idi: "Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanı olmalıdır. Bu makamı fazlasıyla hak etmiştir. Ama aldığım izlenim kendisinin aday olmayacağı yönündedir." Biz gazetelerin Ankara Temsilcileri, zaman zaman bir araya gelip yemek yeriz ve bu yemekte de gündemdeki konulara ilişkin görüş alışverişinde bulunuruz. 20 Mart'ta Ankara'da Paper Moon'da yine böyle bir yemek için bir araya geldik. Tartışma konumuz Sayın Erdoğan'ın aday olup olmayacağına ilişkindi. Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu, yemeğin bitiminde eline bir kağıt alıp, yemeğe katılan temsilcilerin Erdoğan'ın aday olup olmayacağı konusundaki düşüncelerini not etti. 'Erdoğan Köşk'e çıkacak' diyenlerin karşısına (+) işareti , 'çıkmayacak' diyenlerin karşısına (-) işareti koydu. Yemeğe katılan 9 kişiden 6'sı Erdoğan Köşk'e çıkacak, 3'ü çıkmayacak demiş, liste aşağıda. Ben, Radikal Gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Yetkin ve Akşam Gazetesi Ankara Temsilcisi İsmail Küçükkaya çıkmayacak diyenlerden, Vatan Gazetesi Ankara Temsilcisi Bilal Çetin, Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu, Sabah'tan Metehan Demir, Zaman Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Murat Odabaş da çıkacak diyenlerden. Ayrıca özel bir programı nedeniyle yemeğe katılmayan Sabah Ankara Temsilcisi Aslı Aydıntaşbaş artıcılardan. Siz değerli okuyucularım gazetelerden takip etmişsinizdir, Başbakanın Hanovver gezisinde gazetecilerle verdiği fotoğrafta'da, ben "hayırlısı olsun" diyenler tarafındaydım. 23 Nisan günkü yazımda da AK Partinin Cumhurbaşkanı adayının Sayın Gül olduğunu şöyle açıklamıştım; "Güçlü Cumhurbaşkanı, güçlü başbakan iddiasının karşılığı ya kendisinin ya da Gül'ün Cumhurbaşkanı adayı olmasıdır. Kararımızı açıkladığımızda bunlar gerçekten hizmet için varmış açıklaması sayın Erdoğan'ın Sayın Gül lehine bu haktan feragat edeceğini gösteriyor" Nitekim de öyle oldu, Başbakan grubunun- partisinin kendisine sunduğu bu imkanı, Sayın Abdullah Gül lehine kullandı. Önemli bir fedakarlık yaptı. Bir zamanlar Abdullah Beyin yaptığı fedakarlığın karşılığını verdi. Tayyip Erdoğan'ı tanıyanlar, açıklanan bu karara şaşırmadılar. Ama Sayın Demirel gibi tanımayanlar, "Bu insan ayağına gelen nimeti nasıl tepti" diyorlar. Ne demişti Sayın Demirel; "Cumhurbaşkanlığı makamı başkalarına ikram edilemeyecek kadar önemli ve büyük bir makamdır." Ama sonucu gördük. Ben Sayın Başbakan'ı birazcık tanıdığım için bu karara şaşırmadım. Onun dünya nimetlerine bakışını bildiğim için bana sürpriz olmadı. Başbakan Erdoğan bu süreci iyi yönetti. Doğru bir karar verdi. "Güçlü Cumhurbaşkanı, Güçlü Başbakan" tanımının karşılığı bu idi. Başbakanlık, Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı yapmış, donanımlı, iyi yetişmiş, devlet adamlığı niteliklerine haiz ve en önemlisi ortalama Anadolu insanının tüm özelliklerini taşıyan, elit olmayan, halktan birisi olan Abdullah Gül ismi bu makam için son derece doğru bir isimdir. Gül, uzun yıllardır siyasetin içerisinde Ak Parti'de Başbakanlık yaptı. "O makamı Erdoğan'a devretmez" diyenleri mahcup etti. Gününde, saatinde Başbakanlığı Erdoğan'a devretti, Erdoğan'a sadık oldu. Lidere sadakat gösterdi, bağlı kaldı. Tüm fitne fesata rağmen Başbakana sadakat gösterdi. Öne çıkmadı. Sabretti. Liderin güvenini, grubun sevgisini kazandı. Sabır, sadakat, lidere bağlılık bu sürecin sonunda ona kazandırdı. Cumhurbaşkanlığı sürecinin galibi sabır ve sadakattir. Gül ve Erdoğan ikilisi Türkiye'yi parlak bir geleceğe taşıyacaktır. Kazanan Türkiye oldu.