AB Konseyinin, 17 Aralık'ta Türkiye'ye net bir tarih vermesinin önündeki en önemli engellerden biri de Fransa'nın bu konudaki kafa karıştıran, netleşmeyen tutumu idi. Salı günü Başbakan Erdoğan ile Almanya Başbakanı Schröder ve Fransa Cumhurbaşkanı Chirac arasında yapılan görüşmeden sonra Fransa engelinin ortadan kalktığı söylenebilir. Cumhurbaşkanı Chirac, 17 aralık zirvesinde AB Komisyonunun 'Türkiye ile ortaklık müzakerelerinin başlaması' önerisini kabul edeceğini söyleyerek bu konudaki son düşüncesini dile getirdi. Aslında, Chirac zor durumda. Fransız basını AB anayasası için yapılacak referandumu, "Chirac'a güvenoyu" gibi göstermeye başladı. Fransız siyasetçiler referandumda, Fransa'daki Türkiye karşıtlarının "Hayır" oyu kullanmasından korkuyorlar ve mümkünse Türkiye'ye müzakere tarihinin referandumdan sonra verilmesini istiyorlar. Bence bu doğru bir tespit değil. Fransız halkının AB anayasasına büyük çoğunlukla "Evet" diyeceğine inanmıyorum. Fransız kamuoyunun tepkisinden çekinen Fransız devlet adamları Türkiye'ye AB konusunda Alman siyasetçiler kadar açıktan destek vermekten çekiniyorlar. AB konusunda Türkiye'nin önündeki ikinci engel ise Kıbrıs Rum Cumhuriyetinin tavrı . Rumlar, 17 Aralık'ta "evet" demek için Türkiye'nin Kıbrıs Cumhuriyeti'ni resmen tanımasını istiyorlar. Türkiye bu engeli aşmak için birtakım çalışmalar yürütüyor. Türkiye; iktidarı, muhalefeti ve sivil toplum örgütleri ile 17 Aralık tarihine kadar AB konusundaki çabasını hız kesmeden sürdürmelidir. AB ülkeleri kamuoylarının Türkiye konusundaki çekincelerini yadırgamamalıyız. Bir taraftan Türkiye, büyük nüfusu, farklı ve önemli coğrafyası, ekonomisinin büyüklüğü, farklı kültürü ve farklı dini anlayışı nedeniyle Avrupalılar'da çekince uyandırmaktadır. Diğer taraftan, Avrupalı; Türkiye'yi; ya 1980 ihtilali sonrası Türkiye'den Avrupa'ya kaçan ülkesi ile sorunlu Türklerden, ya da bu ülkelerde işçi olarak çalışan insanlarımızdan öğrenmiştir. Bu iki kaynaktan bizimle ilgili olumlu bir görüş oluşturacak bilgiler almaları zor. Türkiye'nin Avrupa'daki imajı çok iyi değil. Ama bugünün Türkiye'si bu imajı hak etmiyor. Tartışmalar seviyeli olmalı AB konusu, Türkiye'nin gündemini daha çok uzun zaman işgal edecek. Ancak bizim tartışabilmeyi öğrenmemiz lazım. AB konusunda serinkanlı değerlendirmeler ve düşünce tartışmaları yerine, kişisel suçlamalar ön plana çıkıyor. Vatan haini, entel devşirme, liboş, finoş, statükocu gibi benzeri 'saçma sapan' suçlamalarla tartışma olmaz. Kimse kimsenin vatan sevgisini sorgulayamaz!. Herkes birbirine güvenmeli, saygı duymalı ve tartışmalar akıl yolunu bulmaya yönelik olmalıdır. Daha fazla özgürlük, daha fazla eşitlik isteyenler neden vatan haini olsun? Daha fazla özgürlük ve eşitlik istemek cumhuriyete ve onun değerlerine zarar getirmez.