Tayyip Bey isterse bal gibi cumhurbaşkanı olur

A -
A +

Cuma günü yayınlanan yazımın başlığı "Bu Meclis bal gibi Cumhurbaşkanı'nı seçer" idi. Bugünkü yazıma da gördüğünüz gibi aynı paralelde bir başlık verdim. Burada amacım, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a destek olmak değil. Kaldı ki böyle bir desteğe de ihtiyaç yok. Sayın Erdoğan'ın Anayasa'nın 101. maddesinde öngörülen "Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisince kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış kendi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından yedi yıllık bir süre için seçilir" tanımına uymayan hiçbir objektif özelliği yok. Ancak, görünen o ki cumhurbaşkanlığı seçimi, Anayasal, yasal çerçevelerin çok ötesinde boyutlarda bir polemik konusu olarak tartışılıyor. Mesele, daha şimdiden adaylığını açıklamamış olan Başbakan Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olup, olmamasına indirgenmiş durumda. 9 Kasım 1989'da göreve başlamadan önce bir grup bütün mesaisini Rahmetli Turgut Özal'ın cumhurbaşkanı olmamasına vakfetmişti. Özal için neler söylendi, neler yazıldı? Türkiye'ye en çok hizmeti dokunan bir siyasi lidere engel olmak için neler neler yapıldı! O zaman merhum Özal'a engel olmak isteyenlerin asıl hedefi nasıl millet iradesiyse bugün de Recep Tayyip Erdoğan'a karşı çalışanlar aynı hedefi güdüyorlar. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Erdoğan 4 yıldan fazla bir süredir bu ülkenin en kritik görevlerinden biri olan başbakanlık görevini sürdürüyor. Çok daha fazla yetkiye ve güce sahip olduğu başbakanlıkta değil de Cumhurbaşkanlığı görevinde rejimi tehdit edeceğini iddia etmenin başka hangi mantıkla açıklaması olabilir ki? Bu iddiayı savunanlar "Erdoğan Cumhuriyetin temel değerlerini ve anayasayı içine sindiremedi" söyleminin arkasına sığınmasınlar. Çünkü böyle bir şey söz konusu değil. Ne bu meclisin Cumhurbaşkanını seçmesinin önünde ne de Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı seçilmesinin önünde hiçbir hukuki, meşru ve siyasi engel yoktur. Aday olmak Tayyip Erdoğan'ın hakkıdır ve bu hakkı kullanıp, kullanmayacağı onun inisiyatifinde olan bir olaydır. Sayın Başbakan arzu ettiği takdirde,TBMM'den istediği oyu alır ve Türkiye'nin 11'inci cumhurbaşkanı seçilir. Eğer bu ülkede demokrasi varsa ve bir anlam ifade ediyorsa, eğer bu ülke gerçekten demokratik bir hukuk devleti ise, "Erdoğan Cumhurbaşkanı olamaz" iddiasında bulunmak gayrihukuki, anayasa dışı ve demokrasi dışı bir söylem olur. Kısacası, sonuç olarak Başbakan Erdoğan arzu ederse bal gibi cumhurbaşkanı olur. Görevde iken yapamadıklarını emekliliklerinde yapmaya çalışan bazı emekliler, görevdeki bazı üst düzey bürokratlar, muhafazakâr yapıdaki siyasetçilere karşı olmayı kendilerine misyon edinmiş bazı gazeteciler kol kola vererek, muhalefet partilerini dolduruşa getirerek bu süreci engelleyemezler. Bunlar hem muhalefeti hem TSK'yı kışkırtmaya çalışıyorlar. Aklı başında hiçbir kişi, parti ve kurum bu kışkırtma tuzağına düşmemelidir. Meclis'te ezici çoğunluğa sahip bir partinin liderinin anayasada şart koşulmayan "uzlaşma" yolunu tercihi etmesi için de bir sebep yok. Buna rağmen Başbakan Erdoğan'ın, "uzlaşma olmazsa adaylık da yok" tavrı, demokratik bir tavırdır. Bu işin formülünü "uzlaşma" olarak belirledi, Erdoğan. TÜSİAD'dan TOBB'a, HAK-İŞ'ten İTO'ya, MÜSİAD'a kadar tüm STK'lar erken seçim istemiyor ve Cumhurbaşkanının uzlaşma ile seçilmesini istiyor. Uzlaşmadan kasıt siyasi partilerle, STK'larla, milletle uzlaşma ve istişare. Yoksa sadece devletin üst kurumları ve üst düzey bürokrasi ile uzlaşmadan bahsedilmiyor. Milletle uzlaşmanın yolu TBMM'nin çatısı altında çözüm aramaktan geçiyor. Milletin temsilcileri bu çatının altında. Erdoğan aday olmayabilir! 2007 Nisan'ında her şey belli olacak. Belki de Tayyip Erdoğan aday bile olmayacak. Sonuçta bu onun inisiyatifine bağlı bir tercih. Bence önemli olan kimin cumhurbaşkanı olması değil siyasetin kuralları ve kurumlarıyla istikrarlı bir şekilde işlemeye devam etmesidir. Türkiye zamanı gelince 11. Cumhurbaşkanını seçer. Bundan hiç kimsesinin şüphesi olmasın. O vakte kadar spekülasyon üretenler ise dereyi görmeden paçalarını sıvazlamaktan başka bir iş yapmamış olacaklar. Havanın bulanık olmasından da bu memleketi gerçekten seven hiçbir vatan evladı çıkar beklemez. İleride bütün bu tartışmaları değerlendirecek olan tarihçiler ise bir ülkenin kendi içindeki görevleri fethedilecek yahut kurtarılacak kaleler olarak görüp tanımlayan, polemik konusu yapabilen zihniyet için kim bilir neler yazacak?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.