Tayyip Erdoğan farkı

A -
A +

Medyada yer almak öylesine önemli hale geldi ki, bazı şeyler şirazesinden çıktı. Sayın Ecevit'e bir yazarkasa atılmıştı, şimdi de Sayın Erdoğan'a karşı Mersin'de "medyatik" bir protesto yapıldı. Burada maksadın, çiftçilerimizin bir şikayetini gündeme getirmek olduğunu sanmıyorum. Zaten gündeme gelmedi de. Protestoyu yapan adamın kim olduğu, daha önce neler yaptığı, Başbakan'ın niçin öyle tepki verdiğini tartıştı medya. Tarım kesiminin durumu ve hükümetin konuyla ilgili yaklaşımı ise bir anlamda arka plana atılarak unutturuldu. Bir siyasetçiyi protesto ederek medyada yer alma kaygısıyla, o birbirinden tuhaf "evlenme", "yıldız olma", "zayıflama" ya da bir evde 24 saat TV kameralarıyla beraber yaşama yarışmalarına katılmak arasında, ben kendi adıma bir fark görmüyorum. 1987'de ölen ünlü ressam Andy Warhol 'Gelecekte herkes 15 dakikalığına ünlü olacak' derken böylesi bir "medya" garabetini öngörmüştü. Şüphesiz şu an için 15 dakikadan daha uzun bir süre söz konusu. Ancak bu sürenin yakın bir gelecekte 15 dakikaya kadar düşmeyeceğini kim söyleyebilir? Protestocunun amacı başka! Başbakan Erdoğan'ın "Halkla ve seçmenle diyalog" konusunda diğer siyasi liderlerden faklı, pek alışık olmadığımız bir tarzı var. Kendisini karşılamaya veya izlemeye gelen 10 binlerce insanın içinden; rahatsız olanı, sıkıntısı olanı görebiliyor. Onu görmezlikten gelmek yerine; temas kuramak, rahatsızlığın sebebini öğrenip çözüm bulmak amacıyla kendisine ulaşmasının önündeki engelleri ortadan kaldırıyor. Olumsuz tepki de verseler onların korumalar ve diğer-görevliler tarafından itilip kakılmasına izin vermiyor. Halkla kendisinin arasında engel konmasını istemiyor. Negatif tutum sergilese de her isteyen insanın kendisine ulaşmasını sağlıyor. Mersin'de yaşanan olayın psikolojik altyapısı da bu anlayışın sonucudur. Başbakan Erdoğan ortalama Anadolu insanının vereceği olumsuz tepkilerin sınırını tahmin eden bir liderdir. Anadolu insanının ahlak ve terbiye sınırları bellidir. En olumsuz tepkilerini bile, kendi memleketine-ocağına misafir olarak gelmiş insana, bu sınırlar içerisinde kalarak verir. Ancak Mersin'deki olayın aktörü olan "şovmen" bu sınırları planlı ve kasıtlı bir tarzda aşmıştır. Kendi memleketinde misafir olarak bulunan ve burnunun dibine kadar gelerek derdini insan gibi anlatmasına izin veren bir ülkenin Başbakanına, "Buraya hangi yüzle geldin?" diyebilmek küstahlığını göstermiştir. Olay, müjdeyi gölgede bıraktı Kendinizi Başbakanın yerine koyun ve samimi olarak düşünün, siz olsaydınız ne yapardınız? Tepkinizi duyar gibiyim ama o Başbakan, sen veya ben değil. Sorun da burada zaten. Tayyip Bey kalıplara sığmıyor. Bir kamu görevlisi gibi değil, halk gibi davranıyor. Kendisinin eline verilen senaryoyu oynayan o şovmeni izledim. Kusura bakmasın, ben de çiftçi çocuğuyum. O bey çiftçiye, ortalama Anadolu insanına benzemiyor. Onları temsil etmiyor. Ben sayın Başbakanın, bu olayda o adama değil, annesi ile ilgili basına yansıyan sözlerine üzüldüğünü tahmin ediyorum. Sayın Erdoğan'ın annelerle ilgili hassasiyetini biliyorum. Ve annesini incitecek bir söz sarf ettiğine inanmıyorum. Bu olay yüzünden Sayın Başbakanımızın çiftçilere verdiği yeni müjdeler yine satır arası haberlerde kaldı. Hükümetin çiftçilere ve esnaflara yaptığı onca destekten, faizlerde yaşanan düşmelerden yeterince söz edilmedi. Daha önce Tansu Çiller'i, Tarım Bakanı Mehdi Eker'i protesto ederek, AK Parti Grubu'nda nümayiş yaparak medyada yer alan ve hakkında çiftçi olup olmadığının meçhul olduğuna ilişkin kimi haberler yayınlanan daha sonra da "Ben çiftçilere o müjdelerin verildiğini bilseydim, öyle protesto yapmazdım" diyen bir kişinin medyada AK Parti hükümetinin milyonlarca köylünün ihtiyaçlarına cevap veren icraatlarından çok daha fazla yer alması, biraz hazin değil mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.