Tehdit değerlendirmesi ve yeni savunma anlayışı -4-

A -
A +

Daha önceki yazılarımızla Irak ve Suriye ile ilgili görüşlerimizi aktarmıştık. Bugünden itibaren de diğer komşu ülkelerimizden gelebilecek tehditlere karşı oluşturulması gereken "Yeni Savunma Anlayışı Ne Olmalıdır?" sorusuna cevap aramayı sürdüreceğiz. Tarih bize İran'la bir sıcak çatışmaya girmemizin her şeyden önce arazi yapısı nedeniyle zor olduğunu göstermiştir. 1639 yılında Kasr-ı Şirin anlaşmasıyla çizilen İran sınırı günümüze kadar değişmediği gibi iki ülke de bu güne kadar karşılaştıkları problemlerde birbirine karşı silahlı güç kullanma yönünde istekli olmamıştır. ABD ile başı yeteri kadar dertte olan ve aralarındaki problemlerden dolayı her an silahlı çatışmaya girmesi veya diğer milli güç unsurlarının kullanılması riskini taşıyan İran'ın bundan sonra da Türkiye için bir askeri tehdit olması beklenmemelidir. İran ekonomik olarak Batıya fazla bağlı değildir bu yüzden de daha bağımsız politikalar izleyebilmektedir. İran'daki rejim için önemli olan faktör İslami ideolojidir. İran bu ideolojiyi ihraç edebilmek için halkının refahından kolayca feragat edebilmektedir. Bunun yanında İran'ın, petrol ve doğalgaza sahip olması Avrupa ülkeleri ile ekonomik ve siyasi ilişkilerini geliştirmesinde önemli bir faktördür. Orta Asya pazarına Amerika ile birlikte girmek istemeyen ve bu pazarda ABD'ye rakip olma durumunda olan Avrupa ülkeleri bu siyasetlerini uygulayabilmek için İran'la işbirliği yapmışlardır. Orta Asya pazarına girmek ve etkili olmak isteyen Avrupa ülkeleri İran'la işbirliğini esas alan bir takım siyasi yaklaşımlar üretmişler ve uygulamışlardır. Bu siyasetin esasi İran'ı özellikle Orta Asya konusunda ortak olarak görmeye dayanmakla beraber diğer parçası da Türkiye'nin önünün kesilmesi ilkesine dayanmakta idi. Bunun için özellikle Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra Kafkasya bölgesinde meydana gelen gelişmeleri incelemekte fayda vardır. İran, Türk dünyasına engel oldu Sovyetlerin dağılmasından sonra Rusya'ya yatırım için gelen ve burayı hayat alanı olarak gördüğü için iki dünya savaşı çıkaran Almanya Rusya' da özellikle ekonomik alanda karşısında diğer batılı ülkeleri değil Türk yatırımcıları görmüştür. Almanya, Türkiye'nin hem Rusya pazarına girmesini önlemek hem de orta Asya Türk cumhuriyetleriyle direkt temasını kesmek için İran'la işbirliğine gitmiştir. Türkiye'nin Orta Asya Cumhuriyetleriyle iki yolla irtibat kurması mümkündür, birincisi İran üzerinden, ikincisi Azerbaycan üzerinden. Türkiye'nin Azerbaycan üzerinden irtibatındaki en büyük engel Azerbaycan ve Nahcivan arasına sokulmuş olan Ermenistan'dır. Azeri-Ermeni çatışması başladığında, İran hem kendi dininden hem kendi mezhebinden olan Azerbaycan'ı değil de koyu mutaassıp bir Hristiyan devlet olan Ermenistan'ı desteklemiştir. Bu desteğin arkasındaki ana sebep Türkiye ile çok iyi ilişkileri olan Azerbaycan' ın bölgede güçlenmesini ve Stalin tarafından suni şekilde bölünmüş olan Azerbaycan ile Nahcivan'ın tekrar birleşmesinin önüne geçmek ve Türkiye ile Türk dünyasının fiziken birleşmesine mani olmaktı. Iran bu işlevini yerine getirirken en büyük desteği Almanya'dan aldı. Almanların İran'a sağladıkları destek hatta kimyasal silah fabrikaları kurmaları bu döneme rastlamaktadır. Iran kendisine biçilen bu rolü oynarken Almanya da buna karşılık Türkiye'ye hibe ettiği silahların PKK'ya karşı kullanılmasını yasaklayarak ve topraklarında bu terörist örgütün teşkilatlanmasına göz yumarak Türkiye'nin bölgede İran karşısında zayıflamasını sağlayarak bu ülkeye destek vermiştir. Günümüzde çok şey değişti. Günümüzde İran'ın Türkiye'ye karşı bir siyaset geliştirirken yanına alabileceği bir Avrupa ülkesini bulması zor bir ihtimaldir. Iran Türkiye ile düşman olmak yerine ilişkilerini geliştirerek iyi bir komşu olmasının daha yararlı olacağını değerlendirecektir. Aksi tutum kendisine zarar verecek ve ABD'nin Iran üzerinde uygulamayı düşündüğü politikalara imkan sağlayacaktır Ayrıca İran halkı taassuba dayanan dini-politik ideolojilerin pratik hayatta pek ise yaramadığını görmüş ve mollalara olan desteğini önemli oranda azaltmıştır. Reformlar desteklenmeli Öte yandan Türkiye'nin İran'la silahlı çatışmaya gitme ihtimali olan bir problemi de yoktur. İki ülke arasındaki mevcut problemler siyasi yollarla çözülebilecek niteliktedir. Bunun içinde bölgede kuvvetli bir silahlı kuvvet mevcudiyetine ihtiyaç yoktur. Türkiye'nin İran'la ilişkilerinde takip edeceği yolun esasını bu ülkede gelişme yönünde büyük adımlar atmakta kararlı olan Cumhurbaşkanı ve diğer demokrasi taraftarları ile iyi ilişkilerini güçlendirmek ve İran' da Azeri ve Türkmenler de dahil olmak üzere bütün gruplara özgürlük getirecek demokratik bir yapıyı desteklemek olmalıdır. Bunu söylerken İran'ın toprak bütünlüğü içinde bütün insanların modern demokrasinin imkanlarından faydalanacağı komşuları için bir tehdit teşkil etmeyen ve Kitle imha silahları üretmeyen bir Iran kast edilmektedir. Özetle Iran'a karşı oluşturulacak savunma konseptinde Silahlı Kuvvetlere fazla bir rol düşmemektedir. Aslında halihazır durumda da Iran sınırında ve yakın bölgelerde Kara Kuvveti birliğimizden ziyade terör ve kaçakçılığı önlemeye yönelik Jandarma birlikleri görev almaktadır ve bu yapının devamında fayda vardır. > YARIN: Ermenistan

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.