Tehdit değerlendirmesi ve yeni savunma anlayışı (5)

A -
A +

Bilindiği gibi bölgedeki Ordu, Sovyetler Birliği'nin Doğudan yapacağı bir taarruzu önlemek için kurulmuştu. Dev Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Doğu'da üç tane küçük ve silahlı Kuvveti olmayan ülkelerle (Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan) komşu olduk. Sovyetler Birliği'nin mirasçısı ve silahlı kuvvetlerinin sahibi olan Rusya ile ortak sınırımız kalmadı. Yeni kurulan ülkelerden Azerbaycan'ın Türkiye için tehdit olduğunu söylemek mümkün değildir. Çünkü Azerbaycan'ın hem yönetimi hem de halkı bekaları için kendi milli güçlerinden daha fazla Türkiye'ye güvenmektedirler. Çünkü bu ülkenin hem siyasi hem askeri bakımdan en yakın müttefiki Türkiye'dir. Bunun yanında Azeri ordusu Türkiye tarafından kurulmaktadır. Yeni kurulan ülkelerden Gürcistan da Azerbaycan ile aynı kategoride değerlendirilebilir. Gürcistan Harp Okulu Türkiye tarafından kurulduğu gibi silahlı kuvvetlerinin yapılandırılması da büyük ölçüde Türkiye tarafından yapılmaktadır. Yani Gürcistan'ın Türkiye'ye tehdit teşkil etmesi mümkün değildir. Türkiye ve dünya için en büyük tehdit Geriye Ermenistan ve Rusya Federasyonu kalmaktadır. 3.5 milyon nüfusu ile Ermenistan'ın Türkiye için bir askeri tehdit oluşturduğunu düşünmek Don Kişot'un yel değirmenleriyle dövüşmesine benzer. Bu ülke kendisini ekonomik siyasi ve askeri yönden zor idame ettirebilirken Türkiye ile savaşa girerek intihar etmesi hayallerin bile ötesinde bir düşüncedir Ermenistan'ın Türkiye aleyhine oluşturduğu veya oluşturabileceği durumlar içinde Silahlı Kuvvet bulundurmanın çok işe yarar bir tedbir olduğunu düşünmek doğru değildir. Bu ülkenin Azerbaycan'la yaptığı savaşta ve Azerileri katlederken ve daha sonra Azeri topraklarını işgal altında bulundururken Silahlı Kuvvetler caydırıcı bir etki oluşturamamıştır. Çünkü iki ülkenin savaşında Türkiye'nin dışarıdan müdahalesi bölgesel bir harbe neden olabilirdi ve Türkiye bunu ne o zaman ne de şimdi göze alabilir. Dolayısıyla bölgedeki orduyu Ermenistan tehdidi için muhafaza etmek rasyonel değildir. Doğudan Türkiye'ye gelebilecek en büyük tehdit olarak Sovyetler Birliği'nin mirasçısı Rusya Federasyonu gösterilebilir. Dünyada meydana gelen siyasi ve ekonomik değişimleri bir kenara bırakarak bir değerlendirme yaparsanız Rusya Federasyonu sadece Türkiye için değil bütün dünya için büyük bir askeri tehdittir. Ekonomik ve siyasi şartları bir kenara bırakarak yapılacak değerlendirmelerde bile şu noktalar unutulmamalıdır. Bunlardan birincisi Rusya ile ortak sınırımızın olmamasıdır. Rusya'nın Türkiye'ye karşı bir harekat icra etmesi için öncelikle Ermenistan ile ittifak yapması gerekmektedir. Bu ittifakın yapılması durumunda bile Rusya'nın Türkiye sınırına gelebilmesi için Türkiye ile çok iyi ilişkileri olan ve Rusya'nın önderliğinde kurulan savunma paktına katılmayan Azerbaycan veya Gürcistan'ın topraklarından geçmesi gerekecektir. Bu ülkelerin mevcut durumlarıyla ve siyasi yapılarıyla Rus askerlerinin topraklarına geçiş izni vermesi beklenemez. Rus askeri savaşma azmini kaybetti Diğer önemli nokta ise Rusya'nın mevcut askeri, ekonomik ve siyasi yapısıyla Türkiye'ye karşı bir askeri harekata hazır olup olmadığıdır. Rusya Federasyonu bir özerk Cumhuriyet olan Çeçenistan'a karşı en seçme konvansiyonel kuvvetlerini kullanmasına rağmen hâlâ başarılı olabilmiş değildir. Rusya Federasyonunun Çeçenistan'da yürüttüğü harekatla Türkiye'nin Güneydoğu'da yürüttüğü harekat birbirinden çok farklıdır. Türkiye bu harekatını insan hakları ve hukuk çerçevesinde sadece terörist unsurlara karşı yürütürken, Rusya konvansiyonel kuvvetlerini de kullanarak bütün Çeçen halkına karşı savaşmaktadır. Rus kuvvetlerinin Grozni'ye taarruzu ABD kuvvetlerinin Bağdat'a yaptığı taarruzdan daha şiddetli olmuş ve Ruslar bu taarruzda bilinen bütün taarruz tekniklerini denemişlerdir. Çeçenistan'a karşı yapılan harekat göstermiştir ki Rusya askeri olarak eski gücünde değildir ve Rus askeri savaşma azim ve iradesini büyük ölçüde kaybetmiştir. Rusya'nın askeri gücü ortadayken, Türkiye, Sovyetler Birliği'nin askeri gücünün aynen devam ediyor kabul ederek bölgedeki ordu birliklerinde hiçbir ciddi indirime gitmemiştir. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra bölgedeki ordunun genel olarak iç güvenlik harekatında kullanıldığı söylenebilir. Ancak gözden kaçmaması gereken husus iç güvenlik harekatı icra eden birliklerle, konvansiyonel harekata hazırlanan birliklerin kuruluş ve ihtiyaçlarındaki farklılıklardır. Iç güvenlik harekatı icra eden birliklerin geniş çapta bakım ve lojistik desteğe ihtiyaç gösteren uçaksavar, tanksavar, ağır topçu ve geniş çapta tank birliklerine ihtiyaç yoktur. Buna rağmen Türkiye, SSCB'nin dağılmasını müteakip önüne çıkan bu fırsatı değerlendirememiş ve 3'üncü Orduyu olduğu gibi muhafaza etmiştir. Bu gün bölgedeki Ordunun aynen muhafaza edilmesi için hiçbir mantıklı gerekçe yoktur. Ayrıca siyasi olarak da Sovyet tehdidine benzer bir tehdit de mevcut değildir. NATO'nun en büyük düşmanı olan Sovyetler Birliği'nin mirasçısı Rusya artık NATO'nun Barış için Ortaklık projesinin bir üyesidir ve NATO kararlarına katılması için çalışmalar yapılmaktadır. Türkiye'nin bu yeni siyasi ortamı değerlendirerek 3'üncü orduda da geç kalınmış olan kuvvet azaltılmasına gitmesi gereklidir. YARIN: Bulgaristan ve Yunanistan

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.