Tehlikeli tahrik

A -
A +

Üniversitelerde kız öğrencilere uygulanan başörtü yasağının bir sorun olmadığını iddia etmek kafamızı kuma gömüp gerçeği görmemekte ısrardan başka bir şey değildir. Hukuki ehliyeti olan, reşit olan kız çocuklarının inançları gereği başlarını özgür iradeleri ile örtmelerine ebeveynler bile müdahale edemez. Bu gençler bu yasak nedeniyle yüksek öğrenim hakkından mahrum kalıyorlar. Ülkemizde bu konu toplumsal bir soruna dönüştü. Siyasi partilerin, siyasetçilerin toplumsal bir soruna çözüm önerisi getirmesinden, bu sorunla ilgili çözüm önerilerinin TBMM çatısı altında tartışılmasından daha doğal ne olabilir? Toplumsal bir soruna çözüm aramak, bu arayışı millet iradesinin tecelli yeri olan TBMM'ye taşımak neden rejim karşıtlığı olarak takdim edilir? Çözümü sokakta mı arayalım? Sosyal Demokrat olduğunu iddia eden CHP'nin, 18 yaşını doldurmuş genç kızlarımızın bireysel özgürlüğünü kullanarak yüksek öğrenim hakkını talep etmesini "Hedef, Ata'nın Cumhuriyeti" mantığı ile değerlendirmesi tehlikeli bir tahrik değil midir? Baş örtüsü ile üniversiteyi bitirmiş, ilim-irfan öğrenmiş bir genç kız mı "Ata'nın Cumhuriyeti" için tehlikedir, yoksa mevcut yasak nedeniyle evine kapatılmış, okuyamamış cahil kalmış bir genç kız mı daha tehlikelidir? Sayın Başbakan Madrid'de başörtü yasağının kaldırılmasıyla ilgili açıklama yaptıktan sonra her kesim konu ile ilgili görüşlerini açıkça ortaya koyma imkânı buldu. Danıştay Başkanı'ndan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'na, siyasi partilerden TÜSİAD gibi sivil toplum kuruluşlarına ve üniversitelere kadar sivil kurum, kuruluş ve kişiler konu ile ilgili çekincelerini, düşüncelerini kamuoyu önünde dile getirdiler. Bu demokrasinin gereğidir. Nitekim yasağın kaldırılmasına yönelik öneri hazırlayan siyasi partiler bu çekince ve uyarıları dikkate alarak önerilerini yeniden düzenleme ihtiyacı duydular. Ama tüm bu gelişmeler bizim statükocu bazı basın mensuplarımızı tatmin etmedi. Onlar konu gündeme geldiği günden bu yana TSK'yı tahrik ediyorlar. Genelkurmay Başkanı'nın,"sivil-asker ilişkilerini sıkıntıya sokacak, TBMM'nin varlık sebebine gölge düşürecek, sivil siyaset alanını daraltacak, dışarıdan bakıldığında vesayet altında bir demokrasi görüntüsü verecek" sert bir açıklama yapmasını bekliyorlar. Millet iradesini by-pass ederek asker üzerinden siyaset yapma çabaları bunlar. Genelkurmay Başkanı'nın siyasi partileri, Başbakanı ve en önemlisi Yüce Meclis'i sıkıntıya sokacak bir çıkış yapmasının bu ülkeye ne yararı olabilir? Asıl rejim, o zaman tehlikeye girer. Dün, Makedonya Savunma Bakanı'nı kabulün biraz da basının talebiyle medyaya açılmasının ve medyanın tam takım orada hazır bulunup her anı canlı yayınlamasının sebebi, bu beklentinin sonucudur. Ancak Genelkurmay Başkanı tüm hassasiyetleri dikkate alarak bu tuzağa düşmemiş ve bu tartışmaya katılmamıştır. Ancak TSK'nın bu konuda görüşünün malum olduğunu, malumu tekrar ilan etmeye gerek duymadığını belirterek konu Meclis'te görüşülürken konuşmak istememiştir. Genelkurmay Başkanı'nın iki cümlelik açıklaması statükocuları tatmin etmemiştir. Onlar askeri tahrik etmeye devam edeceklerdir. Bence Genelkurmay Başkanı'nın çetelerle ilgili açıklaması daha önemlidir. "TSK bir suç örgütü değil. TSK'da suç işleyenler yargıdan cezasını alır" açıklaması ile TSK'da hiç kimsenin hukukun dışına çıkmasına müsamaha gösterilmeyeceğinin altını çizerek mesajını vermiştir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.