Dünya, dünya olalı teröre yönelik pek çok örgütlenme gördü. Dünyada pek çok insan terörün zulmünü ve vahşetini yaşadı. Bizler de tarih boyunca benzer örgüt ve örgütlenmelerin zulüm ve vahşetinden nasibimizi aldık, ama, onlara boyun eğmedik, mücadele ettik, savaştık. Bu örgütlerin kalleş ve haince uyguladıkları yöntemleri boşa çıkartacak taktikleri geliştirdik. Dostlarımızı mert insanlardan seçtik, namert dostu başa bela dedik. Düşmanımızda bile mertliği aradık. Mert olan düşmanımıza saygı duyduk. Can verip kan dökerek sınırlarını çizdiğimiz Anadolu topraklarını vatan yaptık, yurt tuttuk. Mert insanların ülkesi Anadolu topraklarının derinlerindeki köklerimizden yepyeni bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti filizlendirdik. Anadolu'da filizlenen bu devlete dışarıdan uzanacak mert de olsa, namert de olsa her eli kırmayı boynumuza borç bildik. Bir gün içimizden bir hain çıktı ki, namertlerin en namerdi. Bu hainin kurduğu örgüt; zulümde, vahşette gelmiş geçmiş bütün terör örgütlerinin pabucunu dama attı. Evet, PKK! Terör örgütlerinin bile yüz karası! Evler yaktı, ocaklar söndürdü. İnsanlık onurunu hiçe saydı. Bebeklere kıydı. Kundaktaki bebeklere, gözlerini bu dünyanın güzelliklerine birkaç gün önce açmış o minicik bedenlere hiç acımadan kurşun yağdırdı. Ya annesinin karnında, dünyaya gözlerini bile açmadan o kurşunların hedefi olan yavrular? Gelinler, teliyle duvağıyla gelinler... Çocuklarına ana olacak, yuvasına kol kanat gerecek gelinler? Onlara da acımadılar. Bembeyaz gelinlikleri, kanlarıyla al al oldu. Analar da gövdelerini çocuklarına siper etmeye çalıştılar, "yavrum yaşasın" diye namlunun önüne attılar bedenlerini. Ama namerdin kurşunu, ananın yüreğini parçaladıktan sonra, buldu minik yavrunun iki kaşının arasını. Can verirken analar, çocuklar, namerdin ne eli titredi, ne de yüreği. Hatta dudaklarındaki tebessüm, aldığı sadist hazzın dışa vuran yansımasıydı. Bedenine yılların verdiği ağırlığı, elindeki bastonuyla paylaşan ihtiyarlar da bu vahşetten kurtulamadı. Yurdumun dört bir tarafına ilim irfan yaymaya yemin etmiş öğretmenler, yurdumun dört bir yanını mamur edecek mühendisler, doktorlar ve daha niceleri de bu namertlere hedef oldular. Yurt tuttuğumuz Anadolu'yu korumaya, yaşatmaya yemin etmiş Mehmetler, Mehmetçikler, bütün güvenlik güçleri de kalleş pusularda can verdiler. Sınır boylarında dışarıdan uzanmasın namert eli diye gözünü kırpmadan beklerken düşmanını; hain bağrımızdan çıktı, arkamızdan vurdu. PKK denilen kalleş, hain, alçak örgüt namertliğin gereği olan akla hayale gelmeyecek hangi yol, hangi yöntem varsa buluyor ve uyguluyor. Kalleşlikte, alçaklıkta sınır tanımayan örgüt en son eşekleri de namertliğe kurban etti! Dünyanın en güzel gözlerine sahip olan o zavallı hayvanın sırtına bombaları yükledi, üstünü de çalı çırpı ile gizledi. Zavallı eşeği Nusaybin Üçköy'deki Mehmetçiğin mevzilerine yollayıp, bombaları patlatmak istedi. Tarih boyunca mertliğin, kahramanlığın destanını okumuş, destanını yazmış Mehmetçik, mevzisinde düşmanını beklerken, elli metre önünde zavallı eşeğin sırtındaki bombalar patladı. Zavallı eşeğin bedeninden kalan yalnızca başı ve ne olduğunu anlayamadan kapanıveren o güzel gözleri olmuştu. Bu alçak, hain, kalleş terör örgütü hangi namert yöntemleri uygularsa uygulasın, dün olduğu gibi bugün de amacına ulaşamayacaktır. Bu namertler sürüsünün kalleş ve hain yöntemleriyle mertçe mücadele eden askerimiz, polisimiz, bütün güvenlik güçlerimiz!.. Sizinleyiz, yanınızdayız, biriz, beraberiz!..