Dün Şırnak'ta bölücü örgütün kurduğu mayın tuzağında bir kahramanımız daha şehit oldu. Başımız sağolsun. Bu vatanın bir karış toprağı için şehit olmayı bekleyen 70 milyon var sırada... Bu ülkeyi bölmeye çalışan alçaklar bunu unutmasın! Türkiye son beş yılda milli gelirini 180 milyar dolardan, 400 milyar dolara çıkardı. Kişi başına milli geliri 2 bin dolardan, 5 bin 700 dolara çıktı. İhracatımız 100 milyar dolara ulaşacak gibi görünüyor. Yıllık kalkınma hızımız ortalama yüzde 6-7. Enflasyon tek haneli rakamlara düştü. Türkiye 'Çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkma' projesi olan AB üyeliği projesinde, 40 yılda alamadığı mesafeyi son dört yılda aldı. Yine son dört yılda ülkemiz, insan hakları, kültürel haklar, bireysel özgürlükler gibi demokratik haklar konusunda önemli reformlara imza atarak demokrasisini geliştirdi. Eğitim ve sağlık alanında önemli reformlar yapıldı. Türkiye'nin güçlendiği dönemde düşmanlar sahneye çıktı Terörün taban bulmaya çalıştığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde son dört yılda eğitim tesisleri, sağlık tesisleri, konut yapımı, yol yapımı, enerji yatırımları, şehirlerin alt yapı yatırımları konusunda küçümsenmeyecek mesafeler alındı. Bölgede kız çocuklarının okutulması, çocuğunu maddi sebeplerden okula gönderemeyen ailelerin desteklenerek teşvik edilmesi, kömür-gıda-okul malzemesi gibi sosyal destek projeleri bölgede yaygın biçimde uygulandı. Ilısu Barajı gibi büyük bir projenin startı verildi. Yapılanlar saymakla bitmez... Genelde Türkiye'nin siyasi ve ekonomik yönden güçlendiği, özelde Doğu ve Güneydoğu'lu vatandaşlarımızın aş, iş, sağlık, eğitim ve alt yapı problemlerinin çözülmeye başlandığı, vatandaşlarımızın devletine aidiyet duygusunun güçlendiği bir dönemde Türkiye düşmanları tekrar sahneye çıktı. Farketmeden düşmanların değirmenine su taşıdılar İç ve dış düşmanların kol-kola girdiği bu dönemde, ülke içinde de koltuğunu-gücünü kaybetmek istemeyen bürokratik elitle, siyasi rekabetini projeleriyle millete dayanarak-milleti ikna ederek sürdürmeyen bazı siyasetçiler farkında olmadan bu düşmanların değirmenine su taşıdılar. Millet iradesi ile seçilip Meclis'e gönderilen siyasetçilerimiz, Cumhurbaşkanlığı seçimini Yüce Meclis'in çatısı altında demokrasiden ayrılmadan halletmeleri gerekirken, bu konuyu mahkemeye taşıdılar. Bazı siyasetçilerimiz siyasi rekabetlerine; ülkemizin anayasal kurumlarını tahrik ederek siyasete karıştırdılar. Demokrasimiz yara aldı. Türkiye üç ay içerisinde 'yarın ne olacağı bilinmeyen' siyasi istikrarsızlığın içerisine düşürüldü. Siyasi liderleri kavgalı, kurumları birbirinin kuyusunu kazan, birbirine çelme atmak için fırsat kollayan, Meclis'i erken seçime mecbur edilmiş, hükümeti zayıflatılmış bir ortama sokuldu. YÖK, Anayasa Mahkemesi ve Köşk'ün tarafsızlığına gölge düştü Üzülerek belirtelim ki YÖK gibi, Anayasa Mahkemesi gibi, Cumhurbaşkanlığı gibi tarafsız olması gereken kurumlar siyasetin içerisine çekilerek tarafsız konumlarına gölge düşürüldü. Nasıl becerdik bilmiyorum 4.5 yıldır gayet istikrarlı-güvenli ve güçlü giden Türkiye tablosunu, üç ay içerisinde Meclis'i tatil edilmiş, hükümeti seçim derdine düşmüş, cumhurbaşkanını seçememiş, çevresindeki birçok önemli gelişmelere kayıtsız kalan, içine kapanmış, kendi iç sorunları ile boğuşan bir ülke haline getirdik. İşte kritik nokta burası. Terörün azması-tırmanması ve kısmen de başarıya ulaşması, bir ayda otuzaltı şehit vermemizin temel sebebi budur. Diğerleri tali sebeplerdir. Terörün artmasının ortamını biz hazırladık. Şimdi de dönüp sağa sola soruyoruz "Terör neden tırmandı?" Bu soru insan zekasına hakarettir. Bu soruyu sadece hükümete sormak doğru değildir. Bu sorunun cevabını, bu istikrarsız ortamın oluşmasına katkı veren, Baykal'a, Ağar'a, Mumcu'ya, Kanadoğlu'na, Demirel'e, Anayasa Mahkemesi'ne 1 Mart tezkeresinin intikamını almaya çalışan sözde müttefikimiz ABD'ye sormak gerekir. Ve sayın Cumhurbaşkanına... Terör istikrarın olmadığı, ülkenin içine kapandığı, siyasi iradenin zayıf düştüğü dönemlerde başarılı olur. İşte böyle bir dönemin üç ay içerisinde oluşturulmasına katkı veren herkes, o şehit cenazelerinden sorumludur. Siyasi şova gerek yok Siyasi şova gerek yok. Şehit cenazelerinde boy göstererek sanki hiçbir günahları yokmuş gibi bazı siyasi grupların cenazelerde hükümete hakaret etmesine içten içe sevinen, şehit cenazelerinden oy çıkarmaya çalışan siyasetçileri kınıyorum. Terörün tırmanmasından hükümeti sorumlu tutmak ve bu vesile ile şehit cenazelerinde 'Katil iktidar' diye slogan atmak insafsızlıktır-vicdansızlıktır. Terörle mücadelede hükümetlerin görevi bu mücadelenin siyasi-ekonomik-sosyal boyutunu götürmek ve güvenlik güçlerinin tüm ihtiyaçlarını karşılamaktır. Hükümet terörle mücadele için gerekli olan neyi yapmamıştır? Halka gidin projelerinizi anlatın Seçim sonrasında AK Parti'li bir hükümet istemiyorsanız bunun yolu; şehit cenazelerini istismar etmek, ülkenin hükümetini cenazelerde yuhlamak ve 'Rejim elden gidiyor, laiklik tehlikede' korkularını yaymaktan geçmez. Bunun yolu; halkın ayağına gidip Hükümetin 4.5 yıldır neleri yapmadığını-hatalarını ortaya koymak ve Türkiye'yi iktidara geldiklerinde nasıl yöneteceklerine ilişkin projeleri anlatmaktan geçer. Bakın daha iki gün önce Sayın Baykal diyor ki "Seçimi kazandığımızda Atatürk kazanmış olacak. Biz kazanamazsak ülkemizin ulusal bütünlüğü tehlikeye girer" Ne diyelim? El insaf sağduyu lütfen. Size oy vermeyenler Atatürk düşmanı mı olacak? Atatürk gibi ortak bir değerimizi, milli liderimizi üç oy için-koltuk hırsınız için neden kullanıyorsunuz? Neden istismar ediyorsunuz? Vatandaşı "Biz gelmezsek ülke bölünür" gibi saçma sapan bir iddia ile korkutuyorsunuz. Bizim korkulara değil projelere ihtiyacımız var. Atatürk sağ olsa idi ve CHP'yi ne hale getirdiğinizi görseydi sizi bir dakika genel başkanlık koltuğunda tutar mıydı?