Bölücü örgüt PKK, yıllardır ülkemizde sivil-asker, kadın-erkek, çocuk-yetişkin ayrımı yapmadan cinayetler işliyor. Ülkemizin ulusal bütünlüğüne darbe vurmaya çalışıyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizde hem devletin hem de özel sektörün yatırım yapmasını engellemek, bölgede refahın artmasına, işsizliğin azalmasına, eğitim düzeyinin yükselmesine mani olmak için her yola başvuruyor. Terörü sivrisinek, eğitimsizliği, fakirlik ve işsizlik ortamını da bataklık olarak görmek lazımdır. Sivrisinek ancak bataklıkta barınabilir. Bataklığı kurutursanız sivrisinekler yaşayamaz, yok olurlar. Terör de sivrisinek gibi fakirliğin, işsizliğin, eğitimsizliğin ve hukuksuzluğun olduğu coğrafyalarda taban bulabiliyor, barınabiliyor. Bu tabanı kaybetmemek için bölgenin ekonomik yönden gelişmesinden, refahın artmasından, işsizliğin azalmasından, eğitim ve sağlık alanındaki gelişmelerden, vatandaşın devletten iyi hizmet almasından dolayı ciddi rahatsızlık duyuyor ve bu olumlu gelişmeleri engellemek için şiddete başvuruyor. Bölgedeki güven ve istikrar ortamını yok etmeye çalışıyor. 22 Temmuz seçimlerinde DTP'nin bölgede ciddi oy kaybına uğraması, AK PARTİ'nin bölgedeki oyların büyük bir bölümünü alması terör örgütünü ciddi biçimde telaşlandırmış durumda. Son 5 yıldır bölgede ekonomik ve sosyal alanda kaydedilen olumlu gelişmeler, bölge halkının devletine, hükümetine güven duyması sonucunu doğurmuş, halk terör örgütü ile arasına mesafe koymaya, örgütün buyruklarına direnmeye başlamıştır. PKK'yı çıldırtan durum da bu sonuçtur. Unutmayalım ki, terörle mücadelede halkı yanına alan, halkı kazanan mücadeleyi kazanır. Terör örgütü bölgedeki normalleşmeyi bozmak istiyor. Bölgenin her noktasına çatışmaları yaymak, terör ve şiddeti bölgeye hakim kılarak eski gücüne kavuşmak istiyor. Diğer taraftan 1 Mart tezkeresi, Suriye ve İran'la yakınlaşmamız, Hamas'la görüşmemiz gibi nedenlerle kızgın olan ve burnumuzu sürtmek isteyen bazı çevreler ve ülkeler, lobiler PKK'yı taşeron olarak kullanıp intikam alıyorlar. Sözde Ermeni Soykırımı tasarısının ardında da aynı çevreler var. Büyük resmin tamamını okumak lazım. İran'da ayrı bir PKK, Türkiye'de ayrı bir PKK, Suriye'de ayrı bir PKK var. Hepsi taşeron, Kürtler hiçbirinin umurunda değil. Parayı kim verirse ona hizmet ediyorlar. Terörde kaybettiğimiz 30 bin can, 200-250 milyar dolar servet, her hafta ciğerimizi yakan genç fidanların tabutları bizi çıldırtıyor, öfkelendiriyor. Ancak unutmayalım ki, devletler öfkeyle yönetilmez. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana bu sorun az veya çok vardı. Olmaya da devam edecek. Bunu kanıksayalım demiyorum. Ancak uzun soluklu, kararlı, akıllı bir mücadele vermek zorunda olduğumuzu bilelim. Türkiye Cumhuriyeti Devleti için en büyük tehdit, bölücü terördür. Tüm ulusal güç kaynaklarımızı topyekun bu mücadelede akıllıca kullanmak durumundayız. Duygu, öfke ve tepki dalgası; ülkemizi Irak bataklığının göbeğine çekmek isteyenlerin amacına hizmet etmesin, ülkemizin tuzağa düşmesine yol açmasın. Bebek katili PKK'yı öfkeyle değil akılla, siyasetle, refah, demokrasi ve güvenlik tedbirlerini iç içe sokarak yok edebiliriz. Terörün belini öfkeyle değil stratejiyle akıllı projelerle kırabiliriz. Yöre halkının bir bölümünden oy alarak TBMM çatısı altına gelen siyasetçiler, halkı bir nebze düşünüyorlar ise terör örgütü PKK ile aralarına net ve açık bir mesafeyi cesaretle koyabilmelidirler. Eveleyip, gevelemenin sırası değil. Yürekleri yetiyorsa, gerçekten halkı düşünüyorlarsa bunu yapmalıdırlar. Gerisi laf-ı güzaf, kandırmacadır.