Sorunlara doğru teşhisler koymak, sorunu çözmek kadar önemli bir iştir. Doğru teşhis koyarsanız, uygun çözüm yöntemleri geliştirir sorunu çözersiniz. Cumhurbaşkanı, "Ülkemizin en önemli sorunu terörle mücadeledir" diyor. Peki, bu en önemli sorunu 30 yıldır neden çözemiyoruz? Çünkü soruna koyduğumuz teşhis yanlıştı, yanlış teşhis nedeniyle çözüm için başvurduğumuz yöntemler de yanlıştı. Yanlış çözüm yöntemlerine başvurduğumuz için bırakın sorunu çözmeyi, daha da büyüttük. Hem de 30-40 bin can kaybına ve 300 milyar dolar üzerindeki ekonomik kayba rağmen! Ama artık, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümeti, bu can yakıcı soruna doğru teşhis koymuştur. Kürt kökenli vatandaşlarının etnik kimliğini tanımış, onların bu kimlikten kaynaklanan taleplerini AB standartlarında karşılamaya çalışmaktadır. Biz inkar etmeye çalışsak da bir 'Kürt Sorunu'muz vardır, ayrıca bundan ayrı ve bu sorunun istismarı ile oluşmuş bir terör sorunumuz da vardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kürt kökenli vatandaşlarını asimile etmekten vazgeçmiş, onların entegrasyonuna yönelmiştir. AB ile tam üyelik müzakerelerini yürüten ve birinci sınıf bir demokrasi hedefleyen bir ülke için bu doğru bir tercihtir. Terör olsa da olmasa da ülkemizin refah ve istikrarının dış müdahalelere dayanıklı hale gelmesi ve demokrasimizin geleceği için biz Kürt sorununu çözmek durumundayız. Şunu aklımızdan çıkarmayalım, terör örgütünün en büyük korkusu bu sorunun uzlaşı ile çözülmesidir. Bu sorun çözüldüğünde de onlar şiddete başvurmaya devam edecekler. Ama halk desteği bulamayacaklar, eleman temin edemeyecekler. Zamanla marjinal hale gelecekler. Diğer sorunlarımız gibi devlet ve hükümet, Kürt sorununun çözümü için aslında çok önemli adımlar attı. Terör örgütü ve onun siyasi uzantıları bu adımları etkisizleştirmeye çalışıyorlar. Bu sorunun çözümü için başlatılan demokratik açılım süreci, terör azsa da devam ettirilmelidir. "Demokratik açılım" başarılı olursa, toplumsal desteğin AK Parti'ye kayacağından korkanlar bu çabalara engel olacaktır. Yılmamak gerekir. Bu can yakıcı sorunu çözümüne siyaset üstü bir yaklaşımla bakmak gerekiyor. Muhalefet partilerimiz bunu yapmak durumundadırlar. Bu sorunu siyasi malzeme yapmak yanlıştır. Suça karışmamış olanların dağdan indirilmesi demokratik açılımın son aşaması olmalıdır. Habur girişi ile süreç sabote edildi. Öncelikle, demokratik-kültürel adımlar atılmalı ve eve dönüşün yasal zemini hazırlanmalıdır. Kanaatimce şu anda en uygun gözüken yol; bir yandan Kürt sorununu ortaya çıkaran sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik konularda demokratikleştirici, ülkeyi AB standartlarındaki uygulamalara yaklaştıran adımların atılması, diğer yandan da sınırımızı geçerek insanımızın canına malına ve huzuruna kasteden teröristlerle profesyonel birimlerle ve yöntemlerle kararlı, kesintisiz bir mücadele sürdürmektir. Bu tedbirlere ek olarak terör örgütünün dış desteğini kesmek amacıyla Türkiye'nin tüm diplomatik imkanları seferber edilmelidir. PKK terör örgütü, bu yolu "kendisinin tasfiyesi" olarak gördüğü için şiddeti arttırmaya devam edecektir. Şiddet artsa da atılacak adımları atmaktan geri durulmamalıdır.