Genelkurmay Başkanlığı "PKK ile mücadele eden askerlerin iyi eğitilmediği, uzaktan kumanda ile patlatılan patlayıcılara karşı gerekli önlemler alınmadığı için son dönemde önemli zayiatlar verildiği" yönündeki eleştirilere Eğirdir'deki Dağ Komando okulunda düzenlediği "Basın turu" ile cevap verdi. Verilen zayiatların eğitim seviyesi ile ilgisi olmadığını, bölgeye gönderilen er-erbaş, astsubay ve subayların nasıl ve hangi seviyede eğitildiğini herkes gözleri ile yerinde gördü. Uzaktan kumandalı patlayıcılara karşı TSK envanterine "Radyo frekansı köreltme ve karıştırma cihazlarının" da girdiğini öğrenmiş olduk. Birliklerin ihtiyacını karşılayacak kadar cihaz bölgeye gönderiliyormuş. Teröristlerce döşenen mayın ve patlayıcıların yüzde 70'i tespit edilerek imha edilmiş. Allah korusun, bunlar tespit edilmeden patlatılsaydı kimbilir zayiatımız nerelere varırdı. Sayın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ'un basın toplantısını TV'den izleme imkanı buldum. Orgeneral Başbuğ'un "PKK terörü neden tırmandı?" sorusuna cevabı; "Örgüt güvenlik güçlerinin baskısı altında. Bu baskıdan kurtulmak için çıkış yolu arıyor. İlan ettiği sözde ateşkesten sonra Türkiye Cumhuriyeti Devletinden hiçbir ödün koparamadı. Varlığını, imkan ve kabiliyetini göstermek için örgüt eylem yapmak ihtiyacı duyuyor. Yoksa kan kaybeder. PKK, Irak'ın kuzeyindeki gelişmelerden cesaret ve destek alıyor. Ayrıca her sene ağaçların yaprak açması ile birlikte terör faaliyetlerini artırıyor" tarzında. Devlet rehavete kapıldı Terör 2007'de bir önceki yıla göre yüzde 65 artmış. Bölücü örgüt 442 eylem yapmış. 264 uzaktan kumandalı patlayıcı patlatılmış. Yılbaşından bu yana 64 şehit vermişiz. Şehitlerimizin yüzde 50'sini el yapımı patlayıcılarla yapılan eylemlerde kaybetmişiz. El yapımı patlayıcılarla mücadelenin zor olduğunun altı çiziliyor. İşin en kötü ve zor tarafı da el yapımı patlayıcıları sadece PKK'nın dağ kadrosu değil, içimizdeki hain sempatizanlar da hazırlayıp kullanıyorlarmış. İşin daha da ilginç yanı, el yapımı patlayıcılar da kullanılan malzemeler de gümrük kapılarından içeriye giriyor. Orgeneral Başbuğ'un sıraladığı nedenlere bir konu daha ilave edilebilir. Bu da Bölücübaşı'nın yakalanmasından sonra Türkiye Cumhuriyeti Devletinin terörle mücadele konusunda rehavete kapılmasıdır. Eğer devlet, Bölücübaşı'nın yakalanmasından önce bölgede sürdürdüğü mücadeleyi aynı kararlılıkla devam ettirse idi, bugün farklı bir noktada olabilirdik. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt'ın bazı tespitleri, meselenin ne kadar çetrefilli olduğunu, demokrasiden, insan haklarından ve yasalardan ayrılmadan terörle mücadelenin güvenlik boyutunu sürdürmenin ne kadar güç olduğunu ortaya koyuyor: "Terörle mücadelenin en büyük zorluğu işbirlikçilerin varlığı. Muhtarından imamına bu işbirlikçiler şehirlerde de var" Gündüz külahlı gece silahlı Gerçekten işin en zor yanı ve püf noktalarından biri bu. Halk desteği olmadan terörist yörede barınamaz. İşbirlikçiler teröristten daha tehlikeli; gündüz külahlı, birinci sınıf vatandaş, gece silahlı. Terörün arkasındaki, azınlıkta da olsa var olan, işbirlikçi desteğini sıfırlamak gerekiyor. İşte burada devreye terörle mücadelenin ekonomik, sosyal ve psikolojik mücadele boyutu giriyor. "Çoğu müttefikimiz olan ülkeler olmak üzere birçok ülke PKK'ya dış destek veriyor" tespiti önemlidir. Terörle diplomatik mücadele önemli hale geliyor. Dış desteği olmayan bir örgütün uzun süre yaşama şansı yok. "Yasaların dışına çıkarak terörle mücadele yapılmaz. Devlet mücadelesini meşru zeminlerde yapmak zorundadır" açıklamasını da önemsiyorum. Ancak demokrasinin beşiği İngiltere bile, terörle mücadeleyi kolaylaştıran bir çok yasal düzenleme yaptı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti terörle mücadelede güvenlik güçlerinin elini-kolunu bağlayan düzenlemeleri ivedi gözden geçirip bu alanda zaaflar yaşanılmasına meydan vermemelidir. Profesyonel mücadele 2008'den itibaren terörle mücadelede etkin olarak kullanılan komando birliklerinin profesyonel hale getirilmesi yerinde bir karardır. Bu karar bile TSK'nın terörle mücadeledeki kararlılığını, bu mücadelenin uzun vadeli olduğunu gösteriyor. Ben TSK'nın ülkemizin güvenliği için en önemli tehdit olan terörle mücadele konusunda teşkilat, malzeme ve kadronun yanı sıra savunma planları ile konuşlandırılmasında da önemli değişikliklere gideceğini düşünüyorum. Terörle mücadelenin ülkemizin için uzun soluklu yıllar sürebilecek bir mücadele olacağı düşünülerek, bu mücadelenin askeri boyutunda görev alacak birliklerin personel, teçhizat, araç ve gereç olarak profesyonelleştirilmesi ve bu unsurların karargahları dahil bölgede kalıcı durumda tutulması zaruri hale gelmiştir. Bu tedbirlere ilave olarak terörle mücadelenin tüm boyutlarını koordine eden-proje üreten bir devlet birimine ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.