Bugün Cumhurbaşkanından Genelkurmay Başkanına, Başbakandan, Ana Muhalefet Partisi CHP'nin Genel Başkanı'na kadar kime sorarsanız, bu ülkenin en büyük ve en önemli meselesinin 'terör sorunu' olduğunu söylerler. Bu sorunun varlığı yüzünden 40 bin insan, yaklaşık 300 milyar dolar kaybetmişiz. Kaybetmeye de devam ediyoruz. Ülkemizin en önemli sorunu olan bu meseleye kısa zamanda en acil çözümün bulunması gerekiyor. Terör nereden kaynaklanıyor? Neden kısmi de olsa bazı vatandaşlarımızdan destek görüyor? Çünkü bizim Alevi-Sünni sorunu gibi, insanlarımızın inançlarını özgürce yaşama sorunu gibi, bir de yıllardır görmek istemediğimiz bir Kürt sorunumuz var. Bu alanlar zayıf halkalarımız. Bünyemizdeki kaşınıp kanatılmaya müsait çıbanlarımız bunlar. İşte PKK terör örgütü de, Kürt sorununu istismar ederek, kaşıyarak şiddete başvuruyor. Türkiye ile hesabı olanlar da bu yaralarımızın kaşınması için terör örgütünü teşvik ediyor, el altından destekliyor. Dünyanın her yerinde terörle mücadelede başvurulan iki yöntem vardır. Bu yöntemlerden ilki; sorunun sadece güvenlik yöntemleri ile çözümüdür. Elinizdeki tüm güvenlik ve istihbarat kapasitenizi kullanır ve terör örgütünü yok edersiniz. Bu yöntem kısa vadeli bir çözüm gibi görünebilir. Ancak bu yöntemle örgütü uzun vadede ortadan kaldıramazsınız, tabanını yok edemezsiniz. İleride tekrar toparlanıp karşınıza çıkar. Terörle mücadelede medeni dünyanın tercih ettiği yöntem, ikinci yöntemdir. Bu yöntemle terör örgütleri uzun vadede marjinal hâle getirilir. Sabırlı olunursa, iyi planlanıp icra edilirse, bu yöntemle sonuç almak mümkündür. Bu yöntemde, terörle mücadelenin üç ayağı vardır. Bu ayaklardan birisi, terörün istismar alanlarını ortadan kaldırmaktır. İkincisi, teröristle mücadele ederek ya onları etkisiz hâle getirmek ya da silah bırakmaya ikna etmektir. Üçüncü ayağı ise propagandadır. Bu yöntemde faaliyetler paralel yürütülür. Sivil otorite ve sivil kurumlar el birliği ile terörün istismar ettiği siyasi, ekonomik, kültürel ve demokratik sorunları tespit eder. Bu sorunların çözülmesi için bir strateji oluşturularak devlet politikası hâline getirilir. Tüm siyasi partiler, sivil toplum ve devlet kurumları bu stratejiye destek verir. Sivil otorite bu politikayı kararlılıkla uygulatıp terörün istismar edebileceği tüm sorunları çözer. İstismar alanları ortadan kalkınca terör örgütleri halk desteğini kaybeder, eleman temininde zorlanır, barınacak yer bulamaz. Türkiye son yıllarda terörle mücadelede ikinci yöntemi benimsemiştir. Bu doğru bir tercihtir. Bu yöntemin iki ayağı uygulanmakta ancak algının yönetilmesi boyutu eksik bırakılmaktadır. Bu mücadelede işin eksik yanı, konunun partilerüstü bir anlayışla ele alınamamasıdır. Konu, iç politika malzemesi olmaktan çıkarılıp bir devlet politikası hâline getirilmelidir. Özellikle muhalefet partileri bu sorunun çözümü ile ilgili en az iktidar partisi kadar sorumluluk sahibidirler. Sadece eleştirmekle sorumluluktan kurtulamazlar.