Düşünce ve bu düşünceyi ifade edebilme özgürlüğü, insanı insan yapan en önemli bireysel özgürlüklerdir. Bu özgürlükleri sağlayamayan sistemlerde demokrasinin varlığından söz edilemez. İnsanlar bu özgürlüklerini başkalarına haksız yere zarar vermedikleri sürece kullanabilmelidirler. Ancak, bu en temel insani haklarını kullanırken bilerek ve isteyerek haksız yere başkalarına zarar veriyorlar ise bunun bedelini de ödemeye hazır olmalıdırlar. Demokrasi ve insan hakları kavramlarının uygulama ile ilgili en önemli kuralı, özgürlüklerinizi başkalarının özgürlüğüne ve haklarına zarar vermeden kullanmaktır. Nerden mi icap etti, bu konuya girmek? Son birkaç aydır Türk Silahlı Kuvvetlerinin üst makamlarında görev yapan insanlara karşı, bazı internet siteleri aracılığı ile birileri akıl almaz bir iftira kampanyası başlatmış. İnternet sitelerinde yayınladıkları akla-mantığa sığmayacak yalanlarla dolu bu saçmalıkları ayrıca ulaşabildikleri herkesin e-mail adresine gönderiyorlar. Bu iftira kampanyasını yürütenler, hem yalancı, hem korkak, hem de mert değiller. Abuk-sabuk iddiaları ortaya atanların kimliği ve adres bilgileri yok. "Çamur at izi kalsın" mantığı ile bu kampanyayı başlatan ihanet odakları, hedef olarak; özellikle şu anki Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Büyükanıt ile 1'inci Ordu Komutanı Orgeneral Başbuğ'u seçmişler. Seçilen isimlere dikkat edin; bu orgenerallerden birisi 2006 yılı Ağustos şûrasında Genelkurmay Başkanı, diğeri de Kara Kuvvetleri Komutanı olacak. Bu rutin ve normal gelişmeyi engellemek isteyen bazı zavallılar, bu insanları yıpratmak ve dolayısıyla da bu terfilere engel olmak için aylar öncesinden karalama ve iftira kampanyasına başladılar. İddia sahibi olan, eğer iddiaları başkalarına zarar veriyor ise iddiasını ispatlamakla sorumludur. Eğer iddiasını ispatlayamıyorsa, 'yalan-yanlış bilgiler yayarak' insanlara zarar veriyor demektir. Düşünce ve düşünceyi ifade etme özgürlüğünün kapsamında, 'yalan ve yanlış bilgileri ifade ederek' başkalarına zarar verme keyfiyeti yoktur. Bu insanların terfilerini engellemek kime ne yarar sağlar? Bu engelleme planını uygulamaya sokanlar bence TSK'yı hiç tanımıyorlar. Onları engellediğinizde yerlerine geleceklerden farklı bir uygulama bekliyorsanız çok ama çok yanılıyorsunuz... TSK yetki ve sorumluluklarını kanunlardan-mevcut anayasadan alır. Hiçbir genelkurmay başkanı bu yetki ve sorumluluklarının dışına çıkmaz, çıkamaz. Son 10 yılda genelkurmay başkanlığı yapmış orgenerallerin uygulamaları arasında uçurumlar yoktur. Sadece üslup farklılıkları vardır. Bu üslup farklılıkları da, Türk demokrasisinin kat ettiği mesafe ve o günün mevcut şartlarıyla ilgilidir. Bir orgeneralin bir üst göreve terfi etme standartları bellidir. Bu standartlara sahip her insan terfi eder. TSK, 'eylem ve işlemleri açısından' hiçbir yoruma gerek kalmayacak ölçüde prensipleri-kuralları-gelenekleri oturmuş en köklü kurumumuzdur. Hiç kimse duygularıyla hareket edip kuralları keyfi olarak değiştiremez. Peki, bugüne kadar terfi sistemine hiç müdahale edilmedi mi? Çok nadir edildi. Ama, TSK bundan büyük zararlar gördü. Edenler de sonradan pişmanlık duydu. TSK ile ilgili iftira kampanyasını yürütenler 'özellikle' Orgeneral Büyükanıt ile ilgili insafsızca iddialarda bulunuyorlar. Bu iddia sahiplerine sormak lazım; Sayın Büyükanıt orgeneral olana kadar neredeydiniz? Bu iddialarınız genelkurmay başkanı olmasına 8-9 ay kala mı aklınıza geldi? Büyükanıt, tuğgeneralliğe, tümgeneralliğe, korgeneralliğe ve orgeneralliğe terfi ederken neden sesiniz çıkmadı? Genelkurmay 2. Başkanlığı, Ordu komutanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevlerini yürütmeye layık görülmüş bir insanın, genelkurmay başkanı olması hangi çıkar ve planlarınızı sekteye uğratıyor? Önce şunu iyi bilmelisiniz ki; bırakın orgeneral seviyesini, askeri liseye alınacak bir öğrenci için bile TSK son derece titiz bir güvenlik soruşturması yapmaktadır. Bu güvenlik soruşturması, orgeneralliğe terfide yedi sülalenizi hatta eşinizi de kapsayacak kadar geniş tutulmaktadır. Teğmenliğinden orgeneralliğine kadar yaklaşık 40 yıl bu ülkeye hizmet etmiş bu insanlara, çamur atmak insafsızlıktır-vicdansızlıktır. Siz bu insanlara, çamur atarak sadece bu insanları değil, bu insanları orgeneral rütbesine kadar getiren TSK'yı da yıpratıyorsunuz. Milletin ve devletin bekasını korumak için var gücüyle çalışan TSK'yı yıpratma amacını güden hiç kimse, sizin iddia ettiğiniz gibi "Ben milliyetçiyim" diyemez. Farzımuhal kabul edelim ki, "dönme" iddianız doğru. "Dönme" diye nitelendirdiğiniz insanların bu ülkeyi sizden daha çok sevmediğini, bu ülkenin ve milletin çıkarları için sizden daha fazla dertlenmediğini ve çalışmadığını iddia edebilir misiniz? Bence sizler iftiracı-yalancı ve komplocu olmanın yanında, aynı zamanda ırkçısınız. Mustafa Kemal Atatürk,"Ne Mutlu Türküm Diyene" diyor, "Ne Mutlu Türk Olana" demiyor. Bu iftira kampanyasını yürütenler; TSK'yı, planlarının-çıkarlarının önünde engel olarak görenlerdir. Bazı arkadaşlarım bu kampanyayı, TSK'dan haksız olarak emekli edildiğini düşünenlerle, önünün açılmasını isteyen görevdeki bazı insanların yapabileceğini söylediler. Buna asla inanmadım. Hiçbir 'Harbiyeli'nin bu kadar alçalabileceğini aklımın ucundan bile geçirmiyorum. Bu karalama ve iftira kampanyası, internet yayıncılığına ülkemizde ivedi bir çeki-düzen verilmesinin ne kadar gerekli ve acil olduğunu ortaya koyuyor. Bu iftira kampanyasını yapanları nefretle kınıyorum. TSK'yı yıpratmak bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür. Unutmayım yargının ve güvenliğin yedeği yoktur.