Geçtiğimiz gün bir gazetede okudum. Adana'daki cumhuriyet resepsiyonunda başörtülü davetlileri gören askerler salonu terk etmişler. Haberi yapan gazetenin iddiasına göre Genelkurmay bu konuda birliklere emir vermiş. O resepsiyona katılan başörtülü davetlilerden Nuray Özcan, "Ben 10 yıl sonra oğlumu bu komutanlara asker olarak emanet edeceğim. Bu tavır demokratik değil" demiş. "Beni yok sayanı ben de yok sayarım ve bunlara çocuğumu emanet etmem" deseydi ne diyecektik? Baş nereye giderse ayak da oraya gider. Genelkurmay Başkanı, başkomutan sıfatını taşıyan Cumhurbaşkanının Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde düzenlediği resepsiyona mazeretsiz katılmaz ise ast birlik komutanların valilerin düzenlediği törenlere katılmasını beklemek doğru değildir. Habere konu olan örnekte garnizon komutanı ve il jandarma alay komutanı törene gitmiş ancak başörtülü davetlileri görünce otelin arka kapısından çıkarak töreni terk etmişlerdir. Bu örnekler TSK'nın tavrını açıkça ortaya koyuyor. Başörtülü kadınların bulunduğu ortamlara girmemek, onlarla bir araya gelmemek ve ellerini sıkmamak gibi bir kararları var herhalde. Öyle olmasaydı 29 Ekim akşamı Sayın Genelkurmay Başkanı, Köşk'e gelir, 5-10 dakika kalır ve Sayın Cumhurbaşkanından izin alarak kendi düzenlediği resepsiyona dönerdi. Ya da 28 Ekim akşamı kendi personeline resepsiyon verir, 29 Ekim akşamı da cumhurbaşkanının resepsiyonuna görevi gereği katılırdı. Hayır öyle yapmadı. Bilerek ve planlayarak bu resepsiyona katılmadı. Hangi gerekçe ile? Cumhurbaşkanının başörtülü olan eşinin elini sıkmamak ve davete baş örtüsüyle gelen kadınlarla aynı ortamda bulunmamak için katılmadı. Ben Sayın Genelkurmay Başkanını makul, bu ülkenin değer yargılarından haberdar olan bir insan olarak tanıyorum. Ancak 29 Ekim resepsiyonu ile ilgili takınılan tavrı anlamakta zorlanıyorum. Bu tavrın TSK'yı millet nezdinde yıprattığına ve bu kuruma en büyük zararı bu tür tutumların verdiğine inanıyorum. Bu ülkede 20 milyonun üzerinde başörtülü kadın var. Bu insanların yarısı evlidir. Eşleri ile birlikte 30-35 milyon insanın nefretini çekmek TSK'ya yapılacak en büyük kötülüktür. Bu kadar insanı sadece başlarına bağladıkları bir parça bez nedeniyle dışlamak hangi demokraside mümkündür? Milyonlarca başı örtülü kadın bu ülkenin gerçeğidir. Bu gerçek yokmuş gibi davranmak neyi değiştirebilir? Kendi milletinin gerçeğine kör olmak ne kazandırır? İnsan kaynağını milletten temin eden TSK, milletin yüzde 50'sini görmemezlikten gelebilir mi? Yok sayabilir mi? Yok sayarsa ne olur? Yok saydıklarınız sizden nefret etmeye başlar. Personel kaynağını gönüllülük esasına göre milletten temin eden TSK, toplumun bu gerçeğini kabullenmek ve içine sindirmek durumundadır. Halkın yarısını kabullenmeyen, görmezlikten gelen bir ordu milletin ordusu olabilir mi? TSK'nın cumhuriyet değerlerinin korunması konusundaki hassasiyetine saygı duyuyorum. Ancak başörtülü kadınların en az TSK kadar bu değerlere bağlı olduğunu yakinen biliyorum. Ayrıca yasak koyarak, yok sayarak ve baskı uygulayarak bu değerler yaşatılmaz. Tam aksine böyle bir baskı ile bu insanları o değerlerden soğutursunuz. İnsanların kafasının dışına ve kıyafetine bakarak o insan hakkında bir hükme varmak yanlıştır. Komik yöntemlere başvurarak elini sıkmaktan kaçındığınız Harünnisa Gül, yabancı dil bilen, eğitimli, dünyayı tanıyan modern bir kadın. Emin olun cumhuriyet değerlerine çoğumuzdan daha fazla bağlı bir hanımefendi. Büyük fedakârlıklarla yetiştirip 20 yaşında ellerine kınalar yakarak davulla-zurnalarla evladını size seve seve teslim eden her kadını görmek ve varlığını kabul etmek durumundasınız. Onun elini sıkmanız ve bir araya gelmeniz için oğlunun şehit olmasını beklemeyin.