TSK'nın Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Cumhuriyetin temel değerlerini (Üniter devlet-laik devlet vb.) iç ve dış tehditlere karşı korumak ve kollamak gibi bir görevi var mı? Var. TSK'ya bu görevi verenler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ordu tarafından kurulduğunu, cumhuriyetin bekçiliğinin orduya bu nedenle verildiğini savunuyorlar. Oysa Türkiye Cumhuriyeti ordu tarafından değil, TBMM tarafından kurulmuştur. Cumhuriyetin korunma sorumluluğunun da bu nedenle TBMM'de olması gerekir. TBMM arzu ederse, ihtiyaç duyarsa emrindeki TSK'ya bu amaçla görevler verebilir. Dün Mustafa Kemal Atatürk'ün 86 yıl önce kurduğu ve bize armağan ettiği cumhuriyetin yıl dönümünü kutladık. Atatürk'ün "En büyük eserim" dediği Türkiye Cumhuriyeti'ni, Libya Cumhuriyetinden, İran Cumhuriyetinden ayıran, farklı hale getiren temel özellik; cumhuriyetimizin demokrasi ile taçlandırılmış olmasıdır. Demokrasi ile yoğrulmamış bir cumhuriyet rejimi düşünülemez. Bu coğrafyadaki en büyük şansımız, eksiği-gediği de olsa demokratik bir rejime sahip olmamız ve demokrasimizi geliştirme çaba ve arzusunu taşımamızdır. AB ile tam üyelik müzakerelerini sürdürdüğümüz 2009 Türkiye'sinde rejimi koruma görevinin hâlâ TSK'da olması demokrasi ile çok da bağdaşır bir durum değildir. Ancak mevcut vazife tanımı ile TSK siyasete müdahale etmeden, siyasi ve sosyal gelişmelere seyirci kalarak rejimi koruyabilir mi? Türkiye Cumhuriyeti için iç tehdit olarak gösterilen bölücülük ve irtica ile nasıl mücadele edecek? Birbirimizi kandırmayalım; TSK'nın sistem içinde durduğu yer, konumu ve vazifesi, çağın şartlarına göre yeniden belirlenmediği sürece daha çok planlar, belgeler, andıçlar, raporlar ortaya çıkar. TSK rejimi korumak adına her türlü durumdan kendisine vazife çıkarır, bu da doğaldır. İşte bu noktadan itibaren rejimin demokratik cumhuriyet karakteri ortadan kalkar. İç tehditlere karşı cumhuriyeti koruma görevinin herhalde yargı ve yasama organlarına verilmesi gerekir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bölücülük-irtica-mezhep çatışmaları ile buna benzer her türlü iç tehdide karşı nasıl korunacağını TBMM ve cumhuriyet savcıları, yargı organları düşünsün. TBMM rejimi ve rejimin temel esaslarını bu tehditlere karşı koruyacak gerekli yasaları çıkarır, yargı organları da bu yasaları uygular. Askerler de bu tehditlerle nasıl mücadele edeceklerini düşünmek yerine Türk yurdunu dış tehditlere karşı nasıl koruyacaklarının plan ve hazırlıklarını yaparlar. Bugüne kadar yapılan tüm darbeler, verilen tüm muhtıra ve bildiriler, hazırlanan rapor ve andıçlar cumhuriyeti iç tehditlere karşı korumak güdüsü ve gerekçesiyle yapılmıştır. Bugün artık darbe-muhtıra-cunta bildiri gibi siyasi alana müdahale ayıplarından kurtulmak istiyor isek, TSK'nın vazife tanımı ile sistem içerisindeki yerinin yeniden belirlenmesi ve sivillerin askerler kadar cumhuriyet değerlerine sahip çıkması gerekiyor.