Geçtiğimiz Çarşamba günü gazetelerde dikkatimi çeken bir haber vardı. Habere göre, uyanık İtalyanlar paralı Arap turistleri çekmek için Müslüman kadınların denize girebilecekleri sahiller açmışlar. Arap kadın turistler, erkeklerin giremeyeceği arındırılmış" sahillerde güneşlenip denize girebileceklermiş. Bu amaçla açılan tesis Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerinden kral, prens ve şeyh ailelerinin akınına uğramış. Türkiye sahillerinde, haşemalı ve tesettür mayolu insanları görmek istemeyenlere duyurulur. Kararı savunan belediye meclis üyeleri "Çıplaklar için nasıl sahiller ayrılıyorsa, Müslüman kadınlara da ayrı sahil düzenlemesi doğal" diyorlar. Şimdi şapkanızı önünüze koyun ve düşünün. Hıristiyanlığın merkezi olan bir ülkede farklı dinden insanların inançlarına uygun tatil yapabilmeleri için ortam hazırlanıyor. Bu karar demokrat ve tüccar bir beynin ürünü. Bu kararı Türkiye'de AK Parti'li bir belediye alsa idi ne olurdu? Tasavvur edin, yer yerinden oynardı. Anlı şanlı gazetelerimiz bu kararı günlerce yerden yere vururdu. Bu karar, bir rejim meselesi olarak ülkenin gündemine oturtulur ve ortam gerilirdi. Türk turizmi de diğer alanlarda olduğu gibi fiziki alt yapısını, yapılanmasını Türkiye sahillerinde belli bir kesimin ve Müslüman olmayan yabancı turistlerin istifade edebileceği şekilde planlamış ve gerçekleştirmiş. Türkiye'de Müslüman Arap turistlerin ve kendi insanlarımızdan inancı, yaşam biçimi gereği kadın erkek ayrı ayrı plajlarda denize girmek isteyenlerin yararlanabilecekleri kaç tesis sayabilirsiniz? Yok denecek kadar az. Turizm Bakanlığımız çıplakları hesaba katmış, onları dikkate alıp, yer ayırmış. Avrupalı ve Rus-İsrailli turist için tüm sahil ve tesislerimiz emre amade. Böyle olmasına itirazımız yok. Ancak hemen dibindeki İslam dünyası ve kendi insanını dikkate alacak bir düzenleme yapmamış. Buna itirazımız var. Alman-Rus turisti dikkate alırken, senin ülkende tatil yapmayı çok daha kolay tercih edecek Müslüman turisti de dikkate al. Bırak Müslüman Arap turisti, erkeklerle aynı plaja denize girmeye ikna edemeyeceğin, inancı gereği bunun yaptıramayacağın milyonlarca Anadolu kadınını dikkate al, hesaba kat. Planlama ve yatırım yaparken onları yok farzetme. Ayrıca Turizm Bakanlığı bunu kendisi yapmadığı gibi bu alandaki boşluğu doldurmak için yatırım yapmak isteyen özel sektör girişimcilerine de arazi tahsislerinde satır aralarına serpiştirilmiş engeller koyuyor. Maalesef bunu da böyle inandığı için değil bir kısım medyanın tepkisinden korktuğu ve çekindiği için yapıyor. Şahit olduğum bir olayı bu vesile ile aktarmak istiyorum. Bir arkadaşım eşini, anne ve teyzesini alıp Bodrum'a tatile gitmişti. Tatil dönüşü "Nasıl geçti tatil" diye sordum. "Sorma" dedi, "Burnumdan geldi. Annem ve teyzem otelin havuzuna ve plaja girmediler. İçime sinmedi. Her gün küçük bir tekne kiralayıp onları rahatça denize girebilecekleri bir koya götürüp, getirmekle geçti tatilim. Böyle binlerce örnek var. Çok mu zor bu sorunu aşmak? Gayet basit. Mısır'da gördüm. Mısırlı bir turizmci küçük üç koya hakim tesisinde, bir kadınlar bir erkekler plajı, bir de karışık plaj düzenlemiş. Aynı şekilde havuzlar da düzenlemiş. İşte size herkesin anlayışına uygun tatil yapabileceği bir fiziki ortam. Bunu Türkiye'de yapmak çok mu zor? Milyonlarca insana ya denize-havuza girme kısıtlaması koymak ya da onların ıssız köşelerde derme çatma imkanlarla kaçak gibi denize girmesine sebep olmak mı, yoksa Mısır ve İtalya örneği mi çözüm? Demokrasi engel koymaz, çözüm bulur. Türkiye'de herkes denize-havuza girebilmeli. İnsanları "Ancak şu giyim-kuşam tarzı ile ve şu anlayışla denize-havuza girebilirsiniz, bunun dışındaki seçeneklere kapalıyız" demek akılcı mı, demokrat bir tavır mı? Akıllı insan-akıllı yönetim zorlaştırıp gerilim oluşturacağına çözüm bulup kolaylaştırır. Medeni dünya böyle yapıyor. Anadolu insanı artık bu ülkenin tüm imkanlarından yararlanmak istiyor. Hem yönetiminde hem sahillerinde olmak istiyor. Bir kısım elit-aydın geçinen azınlık paylaşımdan rahatsız oluyor. Anadolu insanının geriye çevrilemez bu talebini görmeyen-anlamayan-dikkate almayan hiçbir siyasi parti Türkiye'de uzun vadeli ayakta kalamaz. Turizm Bakanlığı, bazı medya kuruluşlarının tepkisinden çekinmek yerine halkın tepkisinden çekinmelidir. Halk, sandıkta artık iyi muhasebe yapıyor.