Bizler bu yazıyı okurken Başbakan Erdoğan'ın da Fransa'daki resmi temasları başlamış olacak. Her ne kadar Başbakanın Paris ziyaretinin en önemli gündem maddesi Türkiye-AB ilişkileri ise de, uçakta geziye katılanlara baktığınızda gezinin ticari ilişkiler boyutunun da önemli olduğunu fark ediyorsunuz. Resmi heyette bulunan Maliye Bakanı, Hazine Bakanı ve Ulaştırma Bakanının yanı sıra, uçakta çok sayıda iş adamının varlığı bunu kanıtlıyor. Fransa'nın en büyük işverenlerini bir araya getiren MEDEF'in bugün düzenleyeceği toplantıya, Başbakanın konuşmacı olarak katılıyor olması başka bir kanıt. Türkiye-Fransa arasındaki ekonomik ilişkilerin iyi bir seviyede olduğunu söylemek mümkün. Şu anda Fransa Türkiye'ye en fazla yatırım yapan ülkeler arasında beşinci sırada. Hazine Dış Ticaret Müsteşarlığının verilerine göre 2003 yılı Ocak-Haziran döneminde 29 Fransız şirketine, toplam 93.7 milyon dolarlık yabancı sermaye izni verilmiş yine aynı dönemde Fransa'nın yabancı sermaye yatırımları içindeki payı yüzde 6.5 seviyesine çıkmış. Türkiye'nin Fransa'ya ihracatı, 2003 yılı Ocak-Haziran döneminde, 2002'nin aynı dönemine oranla yüzde 23'lük bir artış göstermiş ve 1.2 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Tekstil, hazır giyim ve otomotiv önemli ihracat kalemleri. Türkiye'nin Fransa'ya ihracatının 2003 yılında da artış göstererek devam ettiği biliniyor. Türkiye'nin Fransa'dan ithalatı da yine bir önceki yıllara oranla yüzde 30 dolayında artış göstermiş. Makine, ulaşım araçları ve kimya, sanayi mevcut ithalat kalemleri. 2 milyar dolarlık uçak ihalesi Bilindiği gibi THY'nin uçak filosunu genişletmek için yaklaşık 2 milyar dolarlık dev uçak alım ihalesi ile ilgili çalışmalarda sona gelindi. Bu uçak alımı ve kiralama projesinde son kararın Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde rol oynayacağı biliniyor. Bu ihale için Amerikan Boeing firması ile Fransız-Alman ortaklığı olan Airbus firması mücadele ediyorlar. Boeing ve Airbus ile yapılan pazarlıklarda sona gelindiği belirtiliyor. THY satınalma ve Finansal Kiralama yöntemiyle filosuna 51 uçak ekleyecek. Bu uçakların 5 adedi uzun menzilli ve büyük gövdeli uçak olacak. Başbakanın Paris gezisinde bu konunun da sonuçlandırılacağı değerlendiriliyor. Bu konu önemli. Çünkü Airbus adeta AB ortak üretimi gibi. Bu geziden siyasi ve ekonomik anlamdan ne gibi sonuçlar alacağız? Bunu bugün ve yarınki görüşmelerin sonunda göreceğiz. Ama en iyi yol, Türkiye'nin kimseye ağız eğmeden demokratik reformlarını ve uygulamayı AB Komisyonunun Sonbahar Raporu öncesinde gerçekleştirmesi. Türkiye, 'Ekim İlerleme Raporu'nda, engel koymak isteyenlerin alanlarını daraltmalı ve raporda yer alabilecek olumsuzlukları hızla gidermelidir. Türkiye, tarihi bir dönemeçten geçiyor. Keşke Meclis 15 gün daha çalışıp TCK'ne onunla ilişkili yasaları tamamlasa, diğer eksiklikleri bitirse idi. Meclis bir yıl boyunca aralıksız çalıştı. 15 gün daha çalışsa ne kaybedebilirdi ? Fransa'nın AB üyeliğimize bakışı Fransa'nın, Türkiye'nin AB üyeliğine nasıl baktığını en iyi ifade eden açıklama; Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'ın, AB'nin genişlemesinin arifesinde 29 Nisan günü basın toplantısında anlattıklarıdır. Chirac, bu toplantıdaki görüşlerini şöyle dile getirmişti: "Türkiye'nin AB'ye katılması isteniyor mu? Türkiye'nin bilhassa bugün, AB'ye katılması mümkün mü? Benim inancım, Türkiye'nin Avrupa vokasyonuna sahip olduğu yönündedir. Ama Türkiye'nin AB'ye girmesi, gerekli şartların bir araya gelmesi halinde mümkündür. Türkiye'nin AB' ye kısa vadede girmesi elbette düşünülmüyor. Ama benim inancım şu ki, uzun vadede isteniyor. Niçin uzun vadede isteniyor? İki sebepten dolayı. Birincisi, Türkiye Avrupa vokasyonuna sahiptir. Türkiye her zaman Avrupa medeniyetine ortak olmuştur. Atlantik ittifakının önemli ve sadık bir üyesidir. Avrupa'dakiler dahil başka uluslararası teşkilatların da üyesidir. Ayrıca 40 yıldan beri (1963), Türkiye'ye bir gün AB' ye gireceği perspektifi sunulmuştur. İkinci sebep ise, Türkiye'nin bize getireceği avantajlardır. Yanımızda olması kendi siyasi menfaatimizedir. Bizim amaçlarımızı ve değerlerimizi paylaşan, kendisini çevreleyen bölgesin bütününe model olabilecek bir Türkiye yanımızda olmalıdır. Türkiye'nin mevcut ekonomik potansiyeli ve kalkınma perspektifi ekonomik bir menfaat içermektedir. Katılımı bugün mümkün mü? sorusuna 'hayır' cevabı veriyorum. Çünkü Türkiye, AB'ye katılmaya aday her ülkeden yerine getirilmesi istenen şartları bugün henüz tamamen yerine getirmiş durumda değildir. Türkiye'nin birkaç yıldır kayda değer çabalar sarf ettiğine şüphe yoktur. Ama halen katetmesi gereken yolu vardır. Metinleri oylamak bir şey, bunları doğru olarak hayata geçirmek başka bir şeydir. Bu anlamda Türkiye'nin hâlâ yapması gereken şeyler var. Her halükarda açık sözlü olmamız gerekiyor. Müzakereler uzun, çok uzun sürecektir. Edindiğim tecrübeler, bu müzakerelerin 10 yıl, belki daha fazla süreceğini düşünmeme yol açıyor. Bu 10-15 yıllık bir perspektiftir." Chirac Nisan sonunda böyle düşünüyordu. O tarihten bu yana değindiği eksikliklerin büyük bir kısmı giderildi. Bakalım bugün ne düşünüyor? Hep birlikte göreceğiz.