Fransa Parlamentosu'nun 2001 yılında sözde Ermeni soykırımını tanıyan yasayı kabul etmesiyle birlikte Türkiye-Fransa ilişkileri bozulmaya başlamıştır. 2002 yılında bu ilişkiler kısmi olarak iyileşme sürecine girmişse de Kopenhag Zirvesi sonrasında ilişkiler yine durgunluk dönemine girmiştir. Bu zirvede müzakerelerin başlaması konusunda karar vermek için Türkiye'ye 2004 yılına randevu verilmiştir. AB'nin en önemli ülkelerinden birisi olan Fransa'nın, müzakere tarihi için talep ettiği kuvvetli desteği vermekten kaçınması, Türkiye'de hayal kırıklığı oluşturmuştur. İstanbul'daki NATO Zirvesi'ne kadar Fransa Cumhurbaşkanı dahil üst düzey yetkililer Türkiye ile müzakerelerin başlayıp ve başlamayacağı sorularına net cevaplar vermekten kaçınmışlardır. İstanbul'da Kasım ayında düzenlenen bombalı saldırılar sonunda Fransız kamuoyu Türkiye'ye biraz yaklaşmış ve Fransız basını "bölgedeki tek laik Müslüman ülke Türkiye'nin yalnız bırakılmaması" gerektiği yorumlarını yapmıştır. Irak konusunda ABD karşıtı bir politika izleyen Fransa, TBMM'nin tezkereyi ret etmesi ve Türkiye'nin Irak'a asker göndermemesi kararını olumlu karşılamış, bu tavır Fransız kamuoyunda Türkiye'ye olumlu bakışın artmasına katkı vermiştir. Ayrıca hükümetin insan hakları ve demokrasi alanında gerçekleştirdiği önemli reformlar Fransa kamuoyunun Türkiye'ye bakışını olumlu yönde değiştirmeye başlamıştır. 2004 yılında Fransa'nın Türkiye'nin AB üyeliğine bakışında pozitif yönde önemli değişiklikler olmuştur. Cumhurbaşkanı Chirac bir dizi destek mesajı vermiştir. Ancak Chirac'ın partisi UMP Türkiye karşıtı bir söyleme yönelmiştir. Fransa'daki milliyetçiler ve aşırı sağ ile merkeze daha yakın olan François Bayrou'nun Partisi Türkiye aleyhine bir tavır içerisinde olmuşlardır. Chirac ve ekibi ise bu tartışma ortamını engelleme peşindedirler. Fransa'da iktidardaki Halk Harekatı Birliği Partisi'nin Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesi AB'nin Türkiye ile tam üyelik müzakerelerine karşı çıktığı biliniyor. Ayrıca iktidar partisinin yanı sıra ana muhalefet partisi Sosyalist Parti'nin de Türkiye'nin sözde Ermeni soykırımını tanımasını, tam üyelik müzakerelerinin başlamasından önce şart olarak öne sürmesi zihinleri karıştırıyor. Başbakan Erdoğan'ın ziyareti sırasında, geçen ay Sosyalist Parti'nin bir grup milletvekilinin sözde Ermeni soykırımını reddetmenin suç sayılmasını öngören bir yasa teklifini Meclise sunmasından duyulan rahatsızlığı dile getirmesi bekleniyor. Cumhurbaşkanı Chirac Türkiye'nin AB üyeliği ile ilgili NATO'nun İstanbul Zirvesi'nde önemli ve sıcak mesajlar vermiştir. Chirac, Kopenhag kriterlerini yerine getirmesi durumunda Türkiye'nin adaylığına olumlu baktığını ifade etti ve Türkiye'nin AB konusundaki çabalarının inkâr edilemeyeceğinin altını çizdi. Türkiye-AB müzakerelerinin hem Türkiye hem de Avrupa açısından uzun ve zorlu olacağına işaret ederek müzakere tarihi alınabileceğini, ancak müzakere sürecinin uzun olacağının sinyallerini verdi. Chirac İstanbul Zirvesi sonunda yaptığı basın toplantısında "Bence Türkiye'nin AB'ye girmesi mümkündür. Tarihi açıdan bakıldığında da Türkiye Avrupalı bir ülkedir. Kuruluşundan beri laikliği seçmiş bir ülke bence Avrupa ile birlikte olmalı. Türkiye'nin AB'ye üye olması Avrupa ülkeleri için de bir açılım sağlayacaktır" sözleriyle Türkiye'nin AB üyeliğine bakışını ortaya koymuştur. Ancak Fransa ABD'nin bu konudaki baskısından rahatsızlık duymaktadır. Türkiye'nin Aralık'ta AB'den müzakere tarihi alması Fransa, Almanya ve İngiltere gibi AB'nin ağır toplarının kararlı tutumuna bağlıdır. İngiltere açık destek vermektedir. Ancak son bir haftaya kadar aynı tarzda açık destek veren Almanya Başbakanı'nın son sarf ettiği sözler mideleri bulandırmıştır. Bu açıdan Fransa'nın tutumu belirleyici olacaktır. Bunu iyi bilen ve Türkiye'nin Aralık'ta mutlaka müzakere tarihi almasını kafasına koyan ve bu yolda partisi iktidara geldiği günden bu yana gecesini gündüzüne katarak çalışan, herkesi şaşırtacak ölçüde olumlu mesafe kaydeden Başbakan Erdoğan, Fransa'yı ikna gezisine bugün başlıyor. Bizim de katılacağımız bu geziye, yazıyı yazdığım saatlerde öğrendiğim kadarıyla Devlet Bakanları Mehmet Aydın ile Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve iş adamlarımız iştirak ediyor. Ermeni lobisi... Üç günlük gezi süresince Başbakan Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı, Başbakan, UMP partisi Başkanı, UDF Partisi Başkanı ve Ana Muhalefet Partisi PS Genel Sekreteri ile bir araya gelecek. Ayrıca gezi boyunca Fransız iş çevreleri ile de ekonomik ilişkilerle ilgili görüşmeler yapılacak. Başbakan'ın programının genel olarak Fransız siyasetçilerini ve Fransız kamuoyunu Türkiye'nin AB üyeliği konusunda ikna etmeye yönelik olduğu gözleniyor. Bu görüşmelerde Türkiye-AB ilişkileri, Kıbrıs, Irak ve Ortadoğu-Afganistan konuları gündeme gelecek. Sayın Başbakan Aralık zirvesi öncesinde Fransa'dan Türkiye'nin AB üyeliği için kuvvetli bir destek almak istiyor. Erdoğan'a bu gezide büyük bir iş düşecek. Türkiye'nin AB'ye girişini engellemek için yoğun kampanya yürüten Fransa'daki Ermeni lobisi, Başbakanın gezisini provoke etmek için her yola başvuracak. Bu gezide Başbakan Fransa'da yaşayan Türk vatandaşlarına da hitap edecek. Fransa'da 400 bin Ermeni nüfusuna karşı 400 bine yakın da Türk'ün yaşadığı biliniyor. Ermenilerin çok ciddi bir lobi faaliyeti sürdürdükleri Fransa'da aynı sayıda yaşayan Türklerin de Ermeniler gibi bu ulusal meseleye sahip çıkmaları da bu konuda etkin bir mücadeleye hazırlanan Başbakan Erdoğan ve ekibinin elini de güçlendirecek. Türk-Fransız ilişkilerinin ekonomik boyutuna da bir sonraki yazımızda değineceğiz. Bu gezinin ülkemiz için hayırlı sonuçlarla bitmesini diliyorum.