Dış politika gündemimiz yoğun. Hem ABD hem de AB cephelerinde önemli gelişmeler oluyor. İki cepheye de göz atmakta fayda var. Geçtiğimiz hafta içinde 40 kadar Senato ve Temsilciler Meclisi üyesi çeşitli heyetler halinde Türkiye'de idi. ABD Temsilciler Meclisi Türkiye Dostluk Grubu Başkanı Ed Whitfield'in başkanlığında 20 kişilik bir heyet, Türkiye üstünden KKTC'ye geçerek yavru vatana uygulanan izolasyonun kırılmasına yönelik önemli bir adım attı. Böylece Yunan lobisinin yıllardan beri sürdüregeldiği propagandaya rağmen asıl uzlaşmaz tarafın kim olduğu da bir kez daha ortaya çıkmış oluyor. Türkiye, barışçı ve uzlaşmacı tavrının meyvelerini toplamaya başladı. Şundan emin olun; Annan Planına Rum tarafından farklı olarak "evet" diyen KKTC'nin bu olumlu tavrı hem Türkiye'deki hem de Kıbrıs'taki pozitif neticelerini almayı sürdürecek... Türkiye-ABD ilişkilerinin artık eskisi gibi olmayacağı; stratejik ortaklığın kalmadığı gibi ayağı yere basmayan yorumları yapanlar, konuşmadan önce bu gelişmelere daha dikkatli baksınlar! ABD'nin bölgedeki hedeflerini gerçekleştirmesinde Türkiye gibi köklü bir müttefikle ilişkilerini daha da geliştirmesinin büyük rolü olacak. ABD yönetimi, bu gerçeğin farkında. Hem de bizden daha fazla... Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD ziyaretinden önce yaşanan bu gelişmeler iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir dönüm noktasının arifesinde olduğumuzun açık bir göstergesi olarak yorumlanmalı. Türkiye final sürecinde... Kim ne derse desin Türkiye, Avrupa Birliği hedefine kilitlenmiş ve bu amaca ulaşmak için büyük bir mesafe kat etmiştir. 3 Ekim'den itibaren de final sürecine giriyoruz. Bu noktada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuyla ilgili yorumunu burada tekrar etmekte yarar görüyorum: "Kimi çevrelerde iddia edildiği gibi Fransa'da yapılan referandum neticesi, Türkiye'nin tam üyelik süreci açısından bir engel teşkil etmemekte. Bu tür yaklaşımlar, sadece Türkiye'nin 3 Ekim müzakereleriyle ilgili heyecanına gölge düşürmekten başka bir şey değil. Özellikle ülkemizdeki marjinal grupların bu alandaki gayretleri malum. Bu oyuna kimse gelmesin. 17 Aralık tarihindeki onayla müzakere sürecine yönelik yapılması gereken ne varsa yapmak suretiyle aynı heyecanla devam ediyoruz. 3 Ekim'de müzakerelere başlayacağız. 17 Aralık'ta kararlaştırılan süreç, aksamadan devam edecek. Bundan kimsenin endişesi olmasın." Türkiye'nin ufukları, dünyaya "at gözlüğü"nden bakan kimi marjinal grupların göremeyeceği kadar açık. Bunu hiç unutmayalım. Çünkü Türkiye herhangi bir ülke değil.