Başbakan Erdoğan'ın G.Kore'de Obama ile buluşması ve bu buluşmada Suriye ve İran konusunun masaya yatırılmış olması önemli. Daha da önemlisi Sayın Erdoğan'ın G.Kore'de yaptığı temas ve istişarelerin hemen ardından gerçekleştirdiği İran ziyaretidir. Başbakan, İran'da hem Ahmed-i Nejat'la hem de dini lider Hamaney'le görüştü. Hem Suriye'deki krizin çözümü, hem de İran'ın nükleer enerji programı ile ilgili İsrail ve ABD'den yükselen "İran'ı vururuz" tehditleri Erdoğan'ın gündemindeydi. Diktatör Esed'in kan dökerken en çok destek ve cesaret aldığı ülke İran. Başbakan Erdoğan, İran'ın Esed konusundaki tutumunu değiştirmesi için muhataplarını iknaya çalıştı. G.Kore'de, İran'ın barışçıl amaçlarla nükleer enerji üretmesine açık destek veren ve İsrail'in müdahale senaryolarına şiddetle karşı çıkan Türkiye, Tahran'da da bu ülkenin Esed'e verdiği desteği sorgulayabiliyor. Dış politikada ilkeli ve güvenilir olmak anahtar kavramlardır. Bu açık ve şeffaf, ilkeli tavrı nedeniyle dünya liderleri Başbakan Erdoğan'ın sözüne itimat ediyorlar. Hiç unutmuyorum; Başbakan Erdoğan ve Rusya lideri Putin'in görüşmesini takip için Soçi'ye gitmiştik. Yazlık sarayında geçen görüşmenin ardından Putin, basın toplantısında bir kez altını çizerek Başbakan Erdoğan için, "Sözüne güvenilir, dürüst lider" nitelendirmesini yapmıştı. O günden bu yana Erdoğan-Putin ilişkileri hep iyi oldu ve iyi sonuçlar verdi. Başbakan Erdoğan İran'da bölge için çok önemli görüşmeler yaptı. Suriye krizinin çözümü konusunda epeyce mesafe alındı. Belli ki, Suriye'de şiddetin hemen durması ve 6 ay içinde halkın önüne seçim sandığının konması konusunda bir uzlaşmaya varılmış. Hem İran, hem de Rusya bu fikri destekliyor. Uluslararası denetime açık bir seçim olması ve kim kazanırsa, Suriye'nin yönetimine onun gelmesi hedefleniyor. İki şey kesin; Suriye'de sandığın milletin önüne konması, Suriye'ye bölge dışı müdahalenin yapılmaması. Bu iki konuda İran-Rusya ve Çin dahil konsensüs sağlanmış durumda. Tabii ki Esed'in, ilan ettiği gibi BM planına uyması halinde. İsrail'in İran'a herhangi bir saldırıda bulunması halinde bu saldırının küresel, bölgesel sonuçları hakkında Başbakanın, Başkan Obama'yı ikna ettiği sanılıyor. Bu konuda Türkiye'nin tezleri birinci ağızdan Obama'ya aktarılmış. İsrail'in kendisi nükleer silaha sahipken başka ülkelerin bu silaha ulaşma yönündeki çabalarını o ülkeye müdahale gerekçesi sayması anlaşılabilir bir durum değildir. Ayrıca, İran nükleer silah yapmak gibi bir hedefinin olmadığını ısrarla vurguladığı halde, bölgede bu sözü söyleyebilme hakkı olan en son ülke İsrail'dir. Çünkü kendisi aynı silaha fazlasıyla ulaşmıştır. Mavi Marmara'ya saldırı-müdahale emrini veren kafa, yarın nükleer silah da kullanır. "Kitle imha silahı var" yalanı ile dünyayı kandırıp Irak'ı yerle bir eden, Irak'ın enerji kaynaklarını aralarında paylaşan güçler, aynı senaryoyu İran'da tekrarlamak istiyorlar. Ama İran'ın Irak olmadığını, dünyanın artık böyle bir yalana ikinci kez inanmayacağını hesap etmiyorlar. Türkiye son hamleleri ile bölgeye karşı sorumluluklarını yerine getiriyor. Bu arada 28 Şubat'ın izlerini silmeye devam eden TBMM'yi kutluyoruz. Millet için hayırlı bir iş yaptılar. Allah razı olsun.