Türkiye-Libya ilişkileri

A -
A +

Tunus ve Mısır'daki diktatörlere ABD ve AB'den önce sert tepki gösteren Ankara'nın, kendi halkına karşı acımasızca davranan Kaddafi'ye şu ana dek kamuoyu önünde tepki vermemesi eleştiriliyor. Türkiye son yıllarda dış politikada ilkeli bir tavır sergileyen ve bu nedenle de herkesin takdirini toplayan bir ülke. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Libya'da olup bitenlere kayıtsız kalmasını asla beklemiyorum. Tunus ve Mısır'da olup bitenlere tepki gösterdiğinde, 'Neden acele etti? Daha ne olacağı belli değilken Erdoğan'ın Mısır gibi güçlü bir ülkenin yönetimini karşısına alması Türkiye'nin çıkarına değildir" diyenler bugün Kaddafi konusunda tepki vermekte neden geç kalındığını soruyorlar? Tepkiler her zaman kamuoyu önünde verilmeyebilir. Diplomatik kanallarla bir ülke dostça tepkisini ve tavsiyelerini iletebilir. Libya konusunda Dışişleri'nin ısrarlı telkini ile bu yolun seçildiğini sanıyorum. Çünkü Başbakan'ın olaylar cereyan ederken Kaddafi ile 2 defa telefonla görüştüğünü biliyoruz. Türkiye'nin yüksek çıkarları Sayın Başbakan'ın hareket tarzını etkiler. Bu son derece doğaldır. Ancak Tayyip Erdoğan'ı tanıyanlar onun Kaddafi gibi halkını yok sayan liderlerden hazzetmediğini bilirler. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'nda Libya'nın Türkiye'ye yaptığı jest, Libya ile mevcut ekonomik ilişkilerimiz ve orada sayıları 30 bini aşan insanımızın güvenliği ve güvenlik içinde tahliyesinin sağlanması gibi zorluklar nedeniyle hükümetin duyguları ile değil aklı ile hareket etmesini gerektiriyor. Türk müteahhitlik firmalarının şu anda Libya'da imzaladığı sözleşmelerin ekonomik tutarı 27.5 milyar dolar düzeyinde. Yaklaşık 200 Türk firmasının Libya'da devam eden işleri, milyarlarca dolar alacakları var. Yaklaşık 25 bin vatandaşımız orada çalışıyor. Hükümet tepki verirken bunları dikkate almak zorunda. "Bekâra hanım boşamak kolay" ama devleti yönetenler bu hassasiyetleri dikkate almak durumundalar. 3'üncü Avrupa Birliği Afrika ülkeleri zirvesinin açılış konuşmasını yapması için Libya'ya davet edilen Erdoğan'a bu zirve esnasında Kaddafi İnsan Hakları Ödülü verildi. Tahmin ediyorum Sayın Erdoğan o davete gönülsüz gitti. Ama ülkenizin çıkarları gönlünüzden önde gelir. 1989'dan bu yana verilen 'Kaddafi İnsan Hakları Ödülü' bugüne kadar Mandela, Fidel Castro, Hugo Chavez ve Louis Farrakhan gibi liderlere verildi. 'Filistin halkının davasının desteklemesiyle adaletin yaygınlaşması ve yoksulların haklarını savunması' nedeniyle Başbakan Erdoğan da bu ödüle layık görüldü. Bu ödül töreninde Sayın Erdoğan; Afrika liderlerinin gözlerinin içine bakarak; 'Yeryüzündeki her türlü haksızlığa, her türlü hukuksuzluğa karşı onurlu bir duruş sergilerken, gerektiğinde kendimizi ve çevremizi de sorgulamak olgunluğunu da göstermek durumundayız' dedi. Sayın Erdoğan Kaddafi'ye, hem de kendi evinde bu sözü yüzüne sarf edebilen bir lider. Türkiye-Libya ilişkileri ekonomik ilişkilerdir. Yıllardır Türk müteahhitlerinin alacaklarını ödemeyen Kaddafi'den bu alacakları tahsil etmek bu hükümete nasip olmuştur. 42 yıldır Libya'yı yöneten Kaddafi'nin ne yapabileceğini öngörmek zordur. Halk 42 yılın yorgunluğu ve bıkkınlığı ile sokağa dökülmüştür. Kaddafi halkın mesajlarına kulak asmayıp kan dökecektir. Bu da iç savaş demektir. Ama Kaddafi'nin kalıcı olması artık mümkün değildir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.