Başbakan Erdoğan, gecikmeli de olsa Irak resmî ziyaretini gerçekleştiriyor. Kuzey Afrika ve Orta Doğu'daki çok sıcak gelişmelerin yaşandığı ve mevcut yönetimlerin sarsıldığı bir dönemde Irak'a yapılan bu ziyaret kritik bir öneme sahip. 2008 ve 2009 yıllarında Bağdat'a iki ziyaret yapan Başbakan'a bu ziyaretinde Dışişleri Bakanı, Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı, Enerji Bakanı ve kalabalık bir iş adamı grubu eşlik ediyor. Irak'ta yeni hükümetin kurulması ile bu ülkeye bir ziyaret gerçekleştirmeyi planlayan Başbakan'ın gezisi bugüne kadar sarktı. Irak'taki her türlü gelişme Türkiye'yi her alanda etkiliyor, tıpkı Suriye ve İran gibi. Irak-Türkiye ilişkilerinin gelişmesi her iki ülkenin de çıkarına. Ayrıca Türkiye-Irak yakınlaşmasını ABD de destekliyor. Türkiye, Irak denkleminde yer almadığı takdirde bu ülkenin her alanda İran'ın tesirinde kalması kaçınılmaz. Bu nedenle hem ABD hem de AB Türkiye'nin Irak'la ilişkilerini geliştirmesini âdeta teşvik ediyor. Diğer taraftan Irak; coğrafi avantajları, güçlü ekonomisi, İslamiyet ile demokrasiyi bir arada yaşatma tecrübesi ve hem batı hem de uluslararası kurumlardaki etkinliği nedeniyle Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek istiyor. Daha güvenli, daha ekonomik ve daha kolay olduğu için batı dünyasına Türkiye üzerinden bağlanmayı hedefliyor. Ayrıca Irak'taki siyasi aktörler; Orta Doğu coğrafyasında ve İslam dünyasında güçlü hale gelen ve buralarda yaşayan halklar tarafından çok sevilen Tayyip Erdoğan ile iyi ilişkiler geliştirme ihtiyacı duyuyorlar. Mevcut siyasi gelişmeler ve işin sosyolojik ve psikolojik altyapısı, her iki ülkenin siyasi ve ekonomik alanda iş birliğini artırmasının kapılarını açıyor. Erdoğan hükümetinin son yıllarda izlediği Irak politikası Türkiye'yi bu ülkede en etkin ülke haline getirmiş durumda. Eskiden Irak politikasını Irak'ın kuzeyindeki PKK varlığı ile Türkmenlerin haklarının korunmasına endeksleyen ve kendini kendi çizdiği kırmızı çizgiler içerisine hapseden Türkiye bu politika ile tribünden olayları izleyen ve Irak denklemine dahil edilmeyen bir ülke konumuna düştüğünü gördü. Irak politikasını baştan aşağı değiştirdi. Hiç kimseye ayırım yapmadan Irak'taki tüm etnik ve mezhep grupları ile temas kurdu, onlarla ilişkilerini geliştirdi. Türkmen ve Sünni Arapların koruyuculuğunu bir kenara bırakıp, hem bu grupları hem de Şiileri ve kendi akrabaları saydığı Kuzey Irak'taki Kürtleri kucaklamaya başladı. Bu politika değişikliği Türkiye'yi Irak'ta bir numaralı aktör haline getirdi. Başbakan Erdoğan Iraklı Sünni liderlere gösterdiği ilgiyi Şii liderlerden ve kanaat önderlerinden esirgemedi. Başbakan Erdoğan'ın iç politika açısından risk alarak cesaretle gerçekleştirdiği bu dış politika değişikliği Türkiye-Irak ekonomik ilişkilerini yukarıya doğru fırlattı. Bu gelişme artan oranlarda devam edecek. Irak'ın Şii'si de, Sünni'si de, Kürt'ü de-Türkmen'i de Tayyip Erdoğan'ı seviyor, güvenilir ve yakın buluyor. Başbakan'ın iki günlük resmî programına Bağdat'a ilave olarak Necef ve Erbil'i de dahil etmesi Türkiye'nin yeni Irak politikasının en belirgin işaretleridir. Muharrem ayında Kerbela olayının yıl dönümünde yaptığı konuşma ve verdiği mesajlarla Irak'taki Şii kanaat önderlerinin büyük takdirini toplayan Erdoğan'ın Necef ve Erbil'e de gitmesi çok akıllıca bir tutum. Kuzey Irak'ta akraba saydığımız Kürtleri ABD'nin insafına bırakmak yerine akrabalığın gereğini yapmaya başlamamız ve aynı tutumu onlardan beklememiz daha akılcı bir politikadır. Irak'ın Kuzeyinde 700 Türk firması çalışıyor. Türk firmaları Bağdat'a, Necef'e ve Basra'ya gelmeye başladılar. İlişkiler böyle giderse Irak'ı Türkiye imar edecek. Ekonomik ilişkiler geliştikçe Türkiye ve Irak bütünleşecek. 2008'de 3 milyar dolar düzeyinde olan dış ticaret hacmi bugün 6 milyar doları geçiyor. Bunun 20 milyar dolara çıkması hayal değil. Irak'taki bütün taraflarla ayırım yapmadan ilişkilerimizi geliştirmeye devam etmemiz lazım.