Türkiye'nin işi zor

A -
A +

İran krizinde kilit noktada olan Türkiye'nin işi zor. "Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık" özdeyişi, Türkiye'nin pozisyonunu tam özetliyor. Bir tarafta uzun yıllardır stratejik iş birliği içinde olduğumuz dünyanın bir numaralı ekonomik ve askeri gücü olan ABD var, bir tarafta Türkiye-İran ilişkileri, diğer tarafta BM... Türkiye'de aklı başında hiç kimse Türkiye-ABD ilişkilerinin bozulmasını istemez. Türk-Amerikan ilişkilerinin bozulması, Türkiye'nin AB projesini olumsuz biçimde etkiler. Türkiye KKTC ile ilgili politikalarında dünyada yalnız kalır. Türkiye'nin enerji koridoru ve enerji üssü haline gelmesi projesi rafa kalkar. Türkiye'nin Irak'taki etkinliğine engel olunur, Kerkük Kürdistan'ın başkenti haline gelir. Türk-Yunan anlaşmazlıklarında Yunanistan'ın eli iyice güçlenir. ABD ve Yahudi sermayesi arzu ederse Türk ekonomisinin istikrarı ile oynayabilir. Türk-Amerikan ilişkilerinin bozulmasının Türkiye açısından doğabilecek olumsuz sonuçları daha da çoğaltmak mümkün. Ancak diğer taraftan Türkiye-İran ilişkilerinin önemini de görmezlikten gelmek mümkün değil. İran bizim komşumuz.Türk halkı ile İran halkı arasında tarihi ve kültürel bağlar var. İran Müslüman bir ülke. Irak halkının çektiği ıstırapları Türk halkı asla tasvip etmiyor. Her yıl Türkiye'nin 70 bin kamyon ve TIR'ı İran üzerinden Orta Asya'ya geciyor. Türkiye, İran'dan 3.5 milyar dolarlık doğal gaz ithal ediyor. İran'a yıllık 1.5 milyar dolar tutarında mal satıyoruz. Bunun 5 milyar dolara çıkarılması hedefleniyor. Bu sınırlı ekonomik ve ticari potansiyeli artırmak da mümkün görünüyor. Terör örgütü ile mücadelede geç de olsa İran aktif bir pozisyon almış durumda. İran'da meydana gelebilecek her türlü olumsuzluk, Türkiye'yi birinci derecede etkiliyor. Meselenin başka bir yönü de BM... Türkiye, BM'den konsensüsle çıkan bir karara üye sıfatıyla uymak durumda. Böyle bir karara uyması halinde Türkiye'nin ekonomik ve ticari kayıplarını karşılayacak bir merci yok.Türkiye'nin, bir İspanya gibi, bir Kanada veya bir Norveç gibi İran'la ilgili gelişmelere kayıtsız kalması mümkün değil. İşte önemli olan; Türk Hükümetinin ve Türk diplomasisinin bu "Sakalla bıyık arasında kalma" durumundan, kendi ülkesinin orta ve uzun vadeli çıkarlarına hizmet edebilecek diplomatik hünerlerle dolu bir pozisyon üretebilmek ve uygulayabilmektir. Irak deneyiminden istifade edilmelidir. Türkiye'nin şartları dikkate alınmalı Türkiye'nin İran sorunu ile ilgili şu andaki pozisyonu nedir? Türkiye, İran'ın barışcıl amaçlarla kullanılmak, Uluslararası ATOM Enerjisi Kurumunun her türlü denetimine açık olmak ve şeffaf hareket etmek kaydı ile nükleer enerjiye ulaşma çabalarına karşı çıkmıyor.Türkiye İran'ın uranyumu zenginleştirerek nükleer silah elde etmesine karşı çıkıyor. Her sağduyu sahibi insan, Türkiye'nin yanı başında nükleer silah sahibi bir İran'ı istemeyeceğini kabul eder. İran'ın nükleer silaha sahip olması Türkiye'nin güvenlik ve dış politik çıkarlarına tamamen aykırıdır. Böyle bir durumda Türkiye-İran arasındaki ikili ve bölgesel güç dengesi Türkiye'nin aleyhine bozulur. Türkiye bu güç dengesini tekrar tesis etmek için yeni arayışlar içerisine girmek durumunda kalır. Böyle bir arayış, Türkiye ekonomisini olumsuz yönde etkileyecektir. Nükleer bir silaha sahip bir İran, hem Orta Doğu hem de Kafkasya'daki dengeleri bozacaktır. Sadece İran'ın değil, tüm bölge ülkelerinin nükleer silah üretmeleri engellenmelidir. Ancak İran'ı askeri müdahaleyle engellemek hiç akla getirilmemesi gereken bir seçenek olmalıdır. Bu seçenek tam bir maceradır. İran ile Irak'ı karıştırmamak gerekir. İran'a yapılacak bir askeri müdahale zaten sorunlu olan Orta Doğu coğrafyasını altüst eder, içinden çıkılmaz hale getirir. Bu seçeneği Amerika da, İsrail de hiç düşünmemelidir. Zaten BM'den askeri müdahale kararının çıkması imkansız. Rusya ve Çin'in ekonomik çıkarları nedeniyle BM Güvenlik konseyinden bir ekonomik izolasyon kararının çıkması da şimdilik mümkün görünmüyor. Ekonomik izolasyonun sonuç vermediği Irak olayında görüldü. Türkiye de bu seçeneğe sıcak bakmıyor. Türkiye İran konusunda BM Güvenlik Konseyinden çıkabilecek bir karara, istemese de, çıkarlarına aykırı da olsa, üye sıfatı ile uymak durumunda kalacağını söylüyor. Peki gerçekten İran nükleer silaha ulaşmak istiyor ise bunu engellemenin yolu nedir? Bunun yolu hiç kuşkusuz diplomasidir. Çare diplomasinin tüm imkanlarını kullanmaktır. Ancak dünya kamuoyu İran konusunda Irak işgalinin gerekçesi olarak gösterilen ama işgalden sonra "Yanılmışız Irak'ta kimyasal kitle imha silahı yokmuş" gibi bir sürprizi istemiyor. Daha net, somut deliller istiyor, kandırılmak istemiyor. Hem müttefikimiz ABD, hem de komşumuz İran, bizden Türkiye'nin şartlarını dikkate alarak talepte bulunurlar ise hayal kırıklığı oluşmaz, ilişkiler zarar görmez.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.