Vallahi Nedim Şener'le Ahmet Şık'ı kıskandım. Onlar içeride de olsa dışarıda çok güçlü bir lobileri var. Anlayış olarak hiç kimsenin tutuklu olarak yargılanmasından yana değilim. Ama bu ülkede eski bir genelkurmay başkanı tutuklandı. Basınımız üç gün tartıştı, üç gün sonra unutuldu. Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan da içerideler. Bunlar da gazeteci. Balbay aynı zamanda milletvekili. Bu isimleri de Cumhuriyet Gazetesi hariç basınımız unuttu. Bunun dışında çeşitli suçlamalarla tutuklu olan başka gazeteciler de var. Ama onlarla ilgili de bir şey yazıp çizilmiyor. Hanefi Avcı gibi efsane bir isim bile unutuldu. Varsa da yoksa da Ahmet ve Nedim. Nereden geliyor bu iki arkadaşın gücü? Merak ediyorum doğrusu. Genelde bir medya grubundaki önemli bazı kalemler Cumhurbaşkanını, Meclis Başkanını veya Başbakan Yardımcılarını nerede yakalasalar, Nedim ve Ahmet'in gazetecilik faaliyetinden dolayı içeride olduğunu hatırlatıp basın özgürlüğü konusunu soruyorlar. İlk soruları hep bu oluyor. Evvelki gün Cumhurbaşkanı ile Birleşik Arap Emirliklerine giden gazetecilerden biri yine aynı soruyu sormuş. Cumhurbaşkanı da; "Ben dosyalara vakıf olamam. Genel tavrımı biliyorsunuz" diyerek basın özgürlüğü konusundaki genel tavrını açıklıyor. Ama arkadaşlar, 'bu haberi gazetelerine aktarırken' öyle bir algı oluşturmaya çalışıyorlar ki, sanırsınız Cumhurbaşkanı Nedim ve Ahmet'in tutukluluğunu basın özgürlüğünün çiğnenmesi olarak görüyor. Oysa Sayın Cumhurbaşkanı "dosyalara vâkıf değilim" diyerek o konuya girmiyor. Ama basın özgürlüğü konusundaki hassasiyetini dile getiriyor. Bu dosyalar konusunda bir şey diyemem diyor. İsimler konusuna hiç girmem diyor. Benim üzerinde durduğum konu özgürlükler diyor. Tüm bu söylenenlere bakın, bir de gazetelere yansıyan haline. Cumhurbaşkanı'nın devam eden davalar konusunda açıklama yapması yargıya müdahale olur. Herhalde bu lobiye destek veren arkadaşlar; Cumhurbaşkanının, bakanların ağzından bu konuda bir iki cümle alıp savcı ve hâkimler üzerinde baskı kurmaya çalışıyorlar. Hiçbir gazetecinin tutuklu kalmasına razı değilim. Ama kim, neden tutuklanmış buna bakarım. Meslek dayanışmasına demokrasiyi, hukuk devletini feda edemezsiniz. Bir zamanlar aynı dayanışmayı Susurluk olayında emniyet mensupları, yine Dink cinayetinde güvenlik bürokrasisi, Ergenekon davasında askerler gösterdi. Onları eleştirdik. Şimdi aynı şeyi basın mensupları mı yapacak? Tutuklu iki gazeteci mi var? Diğerlerinin ismini biliyor musunuz? İddianameleri incelediniz mi? Oda TV çerçevesinde olup bitenlerin gazetecilik faaliyeti ile ne ilgisi var? 12 Eylül, 28 Şubat gibi müdahalelerle demokrasi katledilirken bunlara destek veren gazetecilerin yaptığı gazetecilik faaliyeti miydi? Önce demokrasi, sonra meslek dayanışması. Demokrasinin olmadığı bir ülkede zaten basın özgürlüğü olmaz. Demokrasinin çanına ot tıkamak için yapılan anti demokratik girişimler sorgulanıyor, sorgulanmaya devam edilecek. Sorgulanan gazetecilik değil. Sabır Sarkozy'yi eritiyor Fransa'da "inkâr yasası"nın iptal başvurusu için 77 senatör ve vekilin bulunması diplomasimizin başarısıdır. İnkâr yasası ile ilgili itiraz Fransa Anayasa Konseyi'nde görüşülecek, değerlendirilip bir ay içinde karar verilecek. Fransız Anayasa Komisyonu çok yüksek bir ihtimal ile bu düzenlemeyi Fransız Anayasasının 33'üncü maddesine ve ifade özgürlüğüne aykırı bulup iptal edecek. Bu başvuru olmasaydı Sarkozy bu hafta yasayı onaylayacaktı. Ama şimdi Anayasa Konseyi'nin kararını beklemek zorunda. Büyük bir ihtimalle bu bomba Sarkozy'nin kucağında kalacak!..