TSK'nın başlattığı sınır ötesi harekât başarı ile devam ediyor. Harekât Kandil'e doğru gidiyor. Kandil ve diğer kamplar tam olarak temizlenmeden ve sınırda güvenli bir bölge oluşturulmadan bu harekât sona ermez. Harekâtın hedefinin sadece PKK olduğunu, yöredeki sivillerin ve siyasi kurumların zarar görmeyeceğini; Türkiye'nin kara harekâtı ile başka niyetler taşımadığını hem Irak'ın kuzeyindeki oluşumlara ve halka, hem Irak yönetimine ve halkına, ayrıca da dünya kamuoyuna bıkmadan, usanmadan anlatmak gerekiyor. Nitekim dün akşam Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, İHA kameraları aracılığı ile Irak devlet televizyonunda Irak hükümet sözcüsü ile birlikte harekâtla ilgili Irak halkını bilgilendirdi. Bu çabalar devam etmelidir. İçeride ve dışarıda istismar zemini oluşturulmasına izin verilmemelidir. Doğu ve Güneydoğu illerinde yaşayan vatandaşlarımızı provoke edip sokağa dökmek için DTP dahil, bazı iyi niyetli olmayan girişimlere bu yörelerde yaşayan vatandaşlarımız alet olmamalı, onların kurduğu tuzağa düşmemelidir. Türk ordusu Irak'ın kuzeyine neden girdi? Herkes bu sorunun cevabını vicdanında net bir biçimde vermelidir. Başka devletlerin ve güçlerin taşeronluğunu yapan bölücü örgüt Irak'ın kuzeyinde yuvalanıyor. Buralarda eğitim yapıyor, besleniyor, sınırımızı coğrafyanın çetin şartlarından yararlanarak geçip ülkemizde askerimize, masum insanlara saldırıp cinayetler işliyor. Diyarbakır'ın göbeğinde bombalar patlatıp dershaneye giden çocukları öldürüyor. Bu kalleşçe eylemlerinden sonra da kaçıp Irak'ın kuzeyine sığınıyor. Komşumuz Irak'a dönüp, "Bu teröristler sizin topraklarınızda barınıyor. Kamplarının yerleri belli. Bunların topraklarınızda güvenli bir şekilde barınmasına izin vermeyin. Sınır dışı edip, bunlar suçlu bize teslim edin" diyoruz. İyi niyetli bir komşu ülke böyle bir duruma göz yumabilir mi? Diyorlar ki: "Bunlarla uğraşacak durumda değiliz. Kendi güvenlik sorunlarımız var. Bunlara kuvvet ayıramıyoruz." Görünüşte makul cevaplar bunlar. "Peki diyorsunuz o zaman gelin biz sizinle birlikte bu sorunu çözelim. Bunları ya siz topraklarınızdan söküp atın, ya da müsaade edin yardım edin biz söküp atalım." İşte iş bu noktada tıkanıyor. Irak hükümeti bu fikre sıcak baksa da Irak'ın kuzeyinde yerel yönetim buna da karşı çıkıyor. Karşı çıkmakla kalmıyor, söylemleriyle adeta terör örgütüne sahip çıkıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Irak'ın kuzeyinde yaşayan halkla bir sorunu yok. Biz o insanları komşularımız, akrabalarımız sayıyoruz. Bu harekâtın hedefi, o insanları huzursuz etmek, onların toprağını ve kaynaklarını ele geçirmek değil. Bu harekâtın tek hedefi o topraklarda barınıp Türkiye Cumhuriyeti'ne kurşun sıkan hainleri susturmak. Eğer Irak'ın kuzeyindeki komşularımız bu harekâtın bir daha yapılmasını istemiyorlarsa, PKK terör örgütünün veya başka terör örgütlerinin topraklarına girmelerine ve orada barınmalarına izin vermeyecekler. Bu harekâtın diplomatik ayağı ilk kez çok sağlamdır. ABD, AB ve Irak yönetimiyle harekât öncesinin siyasi şartları oluşturulmuştur. Harekâtın zamanlaması tüm ezberleri bozmuştur. Bölücü örgütün beli kırılırken diğer yandan da terörle mücadelenin bütün enstrümanları devreye sokulmaktadır. Hepimiz; kar-kış, dağ-tepe demeden dondurucu soğuklarda ülkesi için canını ortaya koyan kahraman ordumuza başarılı olması için dua edelim.