İki gündür Washington Büyükelçimiz Nabi Şensoy'un merkeze alınması ile ilgili birçok spekülasyon yapıldı. Nabi Şensoy'un Washington'daki görev süresi zaten Aralık ayı sonunda doluyordu. Ayrıca Şensoy yaş haddinden Mayıs 2010'da, yani 6 ay sonra emekli olacaktı. Bir bardak suda koparılan fırtınaya bakılırsa Nabi Bey emekliye ayrılmadan önce daha da meşhur olmaya, Dışişleri Bakanına kafa tutarak kendisine emeklilikten sonra ikbal hazırlamaya çalışıyor. Mehmet Ali İrtemçelik örneğine benziyor bu iş. Şensoy, çok da haz etmediği iktidar partisine ve onun bakanına ters düşerek sansasyonel bir şekilde emekliye ayrılarak muhalefet partilerinden birinin Onur Öymen'i veya Bölükbaşı'sı olmayı arzu ediyor olabilir. Konuya ilişkin basında birçok çarpıtma haber ve yorum yer aldı. Kelli-felli emekli diplomatlarımız işin gereğini araştırıp öğrenmeden 'fırsat bu fırsat' deyip başarılarını kıskançlıkla izlediklerini Bakan Davutoğlu'nu ekranlarda topa tuttular. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olup beyanlar verdiler. Peki, işin gerçeği neydi? Hem Türk hem de ABD'li diplomatlardan detaylarını öğrenmeye çalıştık. Heyetimiz Washington'a geldiğinde Obama görüşmesi öncesinde Başbakanın başkanlığında bir koordinasyon toplantısı yapılıyor. Bu toplantıda Başbakan ve heyetinin Beyaz Saray'daki programı mütalaa ediliyor. Toplantıya Büyükelçi Şensoy da katılıyor. Başbakan Erdoğan, Başkan Obama ile yapacağı ikili görüşmeye Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun da katılmasını istiyor. Bu katılımın gerçekleşmesi için Nabi Bey'e, Amerikan Yönetimi nezdinde gerekli girişimleri yapması için Başbakan talimat veriyor. Nabi Bey hem Başbakan'a hem de Dışişleri Bakanı'na hiçbir itirazda bulunmuyor veya farklı bir görüş- olumsuzluk dile getirmiyor. Aldığı talimatın gereğini yapmak üzere toplantıdan ayrılıyor. Fakat ertesi gün Başbakan, heyetiyle birlikte Beyaz Saray'a gidince ABD'li yetkililere böyle bir talebin ulaşmadığını, baş başa görüşmeye bu nedenle Dışişleri Bakanının dahil edilmediğini görüyor. Görüşmeler bittikten sonra haklı olarak Dışişleri Bakanı, kendine bağlı çalışan Sayın Büyükelçiye 'Neden Sayın Başbakanın verdiği talimatın gereğinin yapılmadığını' soruyor; "Büyükelçilik görevlilerinden bunu kim aksattı ise gereğini yapın" diyor. İşte tam bu noktada Nabi Bey, 'bir devlet memurunun amirine karşı' göstermesi gereken asgari nezaketi Sayın Bakanına göstermiyor. "Amerikalılara ben haber vermedim sorumluluk bana ait. İsterseniz istifa ederim, merkeze dönerim." ifadesiyle adeta amirine posta koymaya kalkıyor. Haklı olarak Bakan da, "O zaman istifa edin ve merkeze dönün" diyor. Bir taraftan Başbakanın ve Bakanın verdiği görevi yerine getirmiyorsun, diğer taraftan da külhanbeyliği yapmaya kalkıyorsun. 2006'da bu göreve geldiğinde ya da 2007-2008 yılında bunu yapabilir miydin? Görev süresi dolmuş emekliliği gelmiş, kimseye mudarası yok Monşerin. Böyle bir tutum kıdemli bir diplomata yakışıyor mu hiç? Amerikalı yetkililer "Bize böyle bir talep ulaşmadı. Ulaşmış olsaydı misafirin talebi yerine getirilirdi" diyorlar. Sen kendi kendine neden gelin-güvey oluyorsun. Önce sana verilen görevi yap. Eğer bu talimata itirazın var idi ise, talimatı alırken bu itirazı dile getirecektin. Ama niyet başka. İş bitmiş, ununu elemiş eleğini asmış. Giderayak emeklilik sonrası için fırsatlar oluşturmaya dönük bir çıkıştan başka bir şey değil bu. Son bir yıldır 12'de mesaiye gelip 3'de giden Nabi Beyin yaptığı tembellikten başka bir şey değil.