Yargı Reformu

A -
A +

12 Eylül'ün dokunulmazları nihayet 4 Nisan 2012'de hakim karşısına çıkacak. Bu çok sevindirici ve vicdanları kısmen de olsa rahatlatacak bir haber. 80'ine merdiven dayamış bu insanların cezaevine girmesi değil amaç. Önemli olan yaptıkları darbenin suç olduğunun kabulü ve eninde sonunda bu suçun hesabının soruluyor olabilmesi. Bundan böyle darbeyi; muhtırayı akıllarından geçireceklerin bin kere düşünmesi gerekiyor. Türkiye, bir de yasalarında askeri vesayete dayanak yapılabilen anti demokratik maddeleri kaldırıp çöpe atarsa, artık bu saçmalıklara zaman ve enerji harcamayacak. O maddeler anayasada varlığını koruduğu sürece askeri vesayetin bittiğini söylemek yanlıştır. Türkiye mümkünse yeni bir anayasa yapmalı ancak bu Meclis bunu beceremez ise en azından yasalarımızda askeri vesayete imkan tanıyan yasa hükümleri mutlaka değiştirilmelidir. Kamuoyunun büyük bir bölümü yargının bazı uygulamalarından ve uzun tutukluluk sürelerinden rahatsız. Yargıya sert eleştiriler getiriliyor. Hatta bazı siyasi parti liderleri eleştiri sınırlarını zorlayıp hakimlere, mahkemelere hakaret ediyor. Ben Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, Adalet Bakanı ve siyasi parti liderlerinin yargılama süreci devam eden davalarla ilgili bireysel fikirleri dahi olsa görüş beyan etmelerini doğru bulmayanlardanım. Onların açıklamalarından yargı etkilenebilir. Onlar herhangi bir birey değiller. Konumları, makam ve pozisyonları belli. Bizimle aynı pozisyonda değiller. Yargının uygulamalarında bir takım yanlışlıklar, usul ve idari hataları, eksikler olabilir. Ancak yargıda itiraz müesseseleri ve yanlışlıkları düzeltecek kademeler var. Örneğin mahkemenin Dink davası ile ilgili kararı beni de tatmin etmedi. Ama tatmin olmadım diye hükümet dahil yargı sistemine, devlet aygıtına hakaret etmem ve güvensizlik duymama gerek yok. Mahkemenin verdiği karara itiraz edilir, Yargıtay konuyu inceler ve bir yanlış eksik varsa düzeltir. Bu davanın temyiz aşaması var dava daha bitmedi. Bazı olumsuzlukların düzeltilmesi ise yargının elinde değildir. Çünkü mevcut kanunlardan kaynaklanan sorunlar vardır. Mesela eski Genelkurmay Başkanına yöneltilen "terör örgütü kurmak ve yönetmek" suçlaması hepimizi rahatsız etti. Oysa mahkemenin bir günahı yok. Terörle mücadele kanununu hazırlayan yasama organı, hükümete ve meclise karşı işlenen suçları terör suçları kapsamına almış. Mahkeme de mevcut yasaya uymuş. Siyasetçiler, "Genelkurmay Başkanına nasıl terörist dersin" diye mahkemeye posta koyacaklarına, efeleneceklerine Türk Ceza Kanunu ve terörle mücadele kanununda sorunlu gördükleri maddeleri Meclis'te değiştirsinler. Siyasetçilerin yargıçlara 'Yasaları neden uyguluyorsun' deme hakkı olamaz. Beğenmiyorlarsa yasaları değiştirmek siyasetçilerin görevi. Ben hakimlerimizin takdir haklarını kullanırken sanık lehine hareket etmemelerinden şikayetçiyim. Bu da ancak topyekün zihniyet değişikliği ve alınan eğitimle aşılabilecek bir eğilim. Yargıçlarımızın devletçi reflekslerini değiştirip bireyi düşünmelerini sağlamak eğitimle aşılabilecek bir sorun. Tutukluluk sürelerini kanunla kısaltmak yerine yargılama sürecini hızlandırmak daha akılcı bir iş. Yargılama sürecini bir yıl ortalamasına çekme hedefi makul bir hedef. Bu amaçla Adalet Bakanlığının Meclis'e getirmekte olduğu reform paketini önemsiyorum. Adaletin hızlandırılması için önemli yenilikler geliyor. Tutuklama yerine uygulanabilecek alternatif tedbirler genişletiliyor, yargının yükü azaltılıyor. Cezaevindeki tutuklu sayısının oranı daha da azalacak. Hakimlerimizin takdir hakkını tutuklamadan yana kullanması eskisi kadar kolay olmayacak. Adalet Bakanını kutluyoruz; önemli yenilik ve düzenlemelerle sorunlu alanlar azaltılıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.