Yargı kurumu tarafından CMK 102'nci madde uyarınca tahliye edilen 9'u Hizbullah, 3'ü PKK'lı 12 sanık, adli kontrol için karakola gitmedi. Bunun üzerine Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 12 Ocakta durumu Yargıtay'a bildirdi. Yargıtay da aynı gün sanıklar hakkında tutuklama kararı verdi. Bu karar üzerine harekete geçen polis bu 12 kişiyi adreslerinde bulamadı. Buraya kadar yapılan eylem ve işlemlerin hiçbirinin hükümetle bir ilgisi yok. Olup biten tüm işlemler yargının sorumluluğundadır. Ancak tahliye olan ve her hafta polise gelip beyanda bulunması istenen sanıkların ortadan kaybolması ve bulunamaması kamu idaresi açısından hoş bir durum değil. Son yıllarda başarılı bir çalışma ve sonuç alma performansı gösteren istihbarat ve güvenlik güçlerimiz açısından izahı zor bir durumla karşı karşıyayız. Bu 12 sanığın durumları ortada, hangi suçlarla yargılandıkları belli. Cezaevinin kapısından çıktıkları andan itibaren takipleri yapılmalıydı. Güvenlik ve istihbarat birimleri bu sanıkları en kısa sürede bulup yargıya teslim etmez iseler çok yıpranırlar. Bizden söylemesi. GELECEĞİNDEN KAYGI DUYANLAR Yeminli AK Parti karşıtları ve ana muhalefet partisi CHP, uzun süredir 'korku imparatorluğu oluşuyor. Bazı sosyal kesimlerin yaşam biçimi tehlikede' tarzında bir propaganda yapıyor. Toplumun bir kesimi de bu algıyı kalıcı hale getirmeye çalışıyor. Basının bir bölümü de bu ateşe odun taşıyor. Bu algıyı güçlendirecek çarpıtma haberler yapıyor. Bu anlamda bulduğu en ufak kırıntıyı manşete taşıyor. Günlerce ekranlarda bu konuların tartışılmasını sağlıyor. Bu haber ve tartışmalarla 'hayat tarzımız tehlikede-geleceğimiz tehlikede' biçiminde bir algıyı yaymaya çalışıyor. Vergisini adam gibi vermeyen; devlete karşı yükümlülüklerinde alavere-dalavere yapan; işini ve ticaretini hukuk ve ahlak kuralları çerçevesinde yapmayan, devlet kesesinden köşeyi dönen, demokrasiyi, millet iradesini hiçe sayan herkes bu iktidardan korksun. Ama işinde, gücünde, vergisini veren, vatandaşlık sorumluluklarını hukuk içinde yerine getiren hiç kimse korkmasın. 'Korkuyoruz' diyenlere iyi bakın, ne demek istediğimi gayet iyi anlarsınız. Eski ayrıcalıklarını kaybedenler kendilerini çıplak hissettikleri için korkuyorlar. 'Gazetecilik yapıyorum' diye insanlara sövüyorsan, insanların mahremine dil uzatıyorsan, kalemini hukuk dışı projelerin emrine tahsis ediyorsan kork. Vergi kaçırıyorsan; devleti dolandırıyorsan hak etmediğin halde özel statü ve korumacılık istiyorsan kork. 'Bazı sosyal kesimlerin yaşam tarzları tehlikede' algısını oluşturmaya çalışanlara soruyorum: Bu insanlar 8-9 yıldır bu ülkeyi yönetiyorlar. Kanunlar çıkarıyorlar, yönetmelikler yapıyorlar, birçok düzenlemeyi hayata geçiriyorlar. 8 yıllık icraatları orta yerde duruyor. İktidar partisinin de yanlış bulup müdahale ettiği bazı marijinal çıkışlar hariç bana bu iktidarın 'yaşam tarzına müdahale' olarak algılanabilecek bir tane icraatını gösterin. Laf kalabalığını ve niyet okumayı bırakın da somut şeyler söyleyin. Ülkenin Başbakanı, hem de sokaktaki iki kişiden birinin oyunu alarak o koltuğa gelmiş bir insan masaya yumruğunu vurarak "Biz muhafazakârız ama aynı zamanda demokratız. Kimsenin giyim kuşamına; yemesine, içmesine, inancına kısıtlama getirmedik, getirmeyiz. Özgürlüklerden yanayız . Herkesin yaşam tarzının teminatı biziz" diyor. 8 yıllık uygulaması ile sözleri birbirini tutuyorsa hâlâ 'bunların gizli gündemi var' demek art niyetli bir tutum veya psikolojik bir rahatsızlıktır.