Yargıtay Başkanlar Kurulu dün bir bildiri yayınladı. Bildirinin görünürdeki hedefi; Hükümetin hazırlayıp tartışmaya açtığı yargı reformu taslağına yönelik Yargıtay'ın görüş ve düşüncelerini kamuoyuyla paylaşmaktı. Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, "Yargı reformu taslağı bizi doğrudan ilgilendiren bir konu. Bizim de açıklama yapmamız en doğal hakkımız ve yetkimiz" açıklamasını yaptı. Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun zehir-zemberek bildirisine ilk tepki doğal olarak Adalet Bakanından geldi. Bakan Şahin "Yargı reform taslağının içeriği henüz doldurulmamıştır. Tartışarak, konuşarak içini dolduracağız. Taslağı yargı organları ile de paylaşıp görüşlerini alacağız. Telaşlanmaya gerek yok. Bildiriyi siyasi amaçlı olarak değerlendiriyorum" diye yorumladı. Hükümetin Yargı Reformu ile ilgili çalışması bugünün işi değil. Uzun süredir bu konuda bir hazırlık vardı. Hazırlıklar olgunlaştı. Adalet Bakanı Şahin, 6 Mayısta Türkiye-AB troyka toplantısı için Türkiye'de bulunan AB komisyonu yetkililerine reform taslağı ile ilgili bilgi verdi. Reform taslağının yüksek yargı organlarımızla tartışılıp ortak bir noktaya gelinmeden AB yetkilileri ile paylaşılmasına tepkiler verildi. O günden bu yana on beş gün geçti. Yargıtay Başkanlar Kurulu, yargı reform taslağı ile ilgili görüşlerini açıklamak için neden on beş gün bekledi? Ayrıca adı üstünde taslak halinde bir çalışmaya verilen bir tepki için erken değil mi? Henüz hükümet tasarısı haline dönüşmemiş. Adalet Bakanı, yargı reformu ile ilgili yargı organlarının da görüşlerini alacaklarını söylüyor. Doğru olan Yargıtay'ın önce bu reformla ilgili görüşlerini yazılı olarak Adalet Bakanlığı'na bildirmesi, Meclis'e hükümet tarafından sevk edilecek tasarıda görüşleri dikkate alınmamış ise o zaman bu görüşleri bir bildiri ile kamuoyu ile paylaşması değil miydi? Eğer amaç üzüm yemekse doğru olan yöntem budur. Ancak Yargıtay Başkanlar Kurulu bildirisi iyi incelendiğinde, bildirinin gerçek amacı reform taslağı ile ilgili Yargıtay'ın görüşlerini kamuoyuna açıklamak adı altında AK Parti kapatma davasına ilişkin Yargıtay'ın görüşünü dile getirmektir. Her ne kadar bildirinin görünen muhatabı 'Hükümet' gibi algılansa da gerçek muhatap Anayasa Mahkemesi'dir. Anayasa Mahkemesi raportörünün, CHP'nin açtığı baş örtüsü davasına ilişkin rapordaki görüşleri, TBMM Başkanı Köksal Toptan'ın "Anayasa Mahkemesi kapatma davasında bir üçüncü yol bulup Türkiye'yi rahatlatabilir" önerisi, Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç'ın AK Parti kapatma davasına ilişkin "Çıkacak karar ne olursa olsun, hem demokrasimiz, hem laikliğimiz hem de hukukumuz bu süreçten çok daha güçlenmiş olarak çıkacak" sözleri Yargıtay Başkanlar Kurulumuzu rahatsız etmişe benziyor. Kanaatimce, bildirinin yayınlanmasını tetikleyen gelişmeler bunlar. Her ne kadar kamufle edilmeye çalışılsa da Yargıtay bu açıklaması ile Anayasa Mahkemesi'ne müdahale ediyor, yol gösteriyor. Anayasa Mahkemesi Başkanının demokrasi vurgusu sanıyorum bazı çevreleri rahatsız etti. Bizim sistemimizde Anayasa Mahkemesi yargının zirvesidir. Anayasa Mahkemesi'nin vereceği karara doğrudan etki etmeyi hedefleyen bu bildiri yargının tarafsızlığına gölge düşürmektedir.