Yasakçılar takiye yapıyor

A -
A +

Türban mı, baş örtüsü mü? İnançları gereği başlarını örten kızların yükseköğrenim haklarının engellenmesini savunanlar bu yasağın sürdürülme gerekçesini şöyle açıklıyorlardı; "İnsanların inançları gereği başlarını örtmeleri bir inanç özgürlüğüdür. Buna saygı duyuyoruz. Ancak, türban bu maksatla takılan bir örtü değildir. Türban takanlar bunu bir siyasi simge olarak kullanıyorlar. Siyasi simgelerle üniversiteye girilmez. Oysa bu kızlarımız, annelerimizin örtündüğü gibi başörtüsü taksalar ve bu şekilde üniversiteye gelseler hiçbir sorun olmaz. Geçmişte baş örtüsü ile üniversiteye devam edebiliyorlardı. Bir sorun yaşanmıyordu. Bizim kimsenin inancı gereği taktığı başının örtüsü ile eşarbı ile sorunumuz yok. Bizim sorunumuz laiklik karşıtlığının simgesi haline gelen ve siyasi gerekçelerle kullanılan türbandır." Daha düne kadar bu yasağın devamını isteyenlerin gerekçesi buydu. Hatta bugün bu yasağın kalkmasına şiddetle karşı çıkan CHP lideri Baykal "İktidara geldiğimizde baş örtüsü sorununu biz çözeceğiz" diyordu. 22 Temmuz seçimlerinden önce başörtülülerle poz vermeyi ihmal etmeyen Baykal'ın partisi Yozgat'taki seçim çalışmalarında seçmene baş örtüsü dağıtıyordu. Birçok devlet kurumu da açıklama ve değerlendirmelerinde baş örtüsüne değil "siyasi simge" olarak algıladıkları türbana karşı çıktıklarını söylüyorlardı. Ancak bir iki hafta önce AK Parti ve MHP'nin bu sorunun çözümüne ilişkin önerileri gündeme gelince bu yasağı savunanların takiye yaptığı ortaya çıktı. Bu yasağı savunanların bir kısmı geçmişte kamuoyunu kandırmış. Bu gün görüldü ki, onlar türbana da karşılar, baş örtüsüne de. Çünkü MHP ve AK Parti'nin getirdiği çözüm önerisinde öngörülen şekil tam da geçmişte söyledikleri gibi annelerimizin baş örtüsünden başka bir şey değil. Ona da karşı olduklarını, öneriden sonra öğrendik. Yasağı savunanların bugün geldiği nokta, "Kardeşim, inancın gereği de başını örtsen, ben sana yüksek öğrenim hakkı vermem. Bu haktan istifade etmek istiyorsan, kanun önünde reşit de olsan benim tarif ettiğim gibi giyinip kuşanacaksın. Aksi halde sana hayat hakkı vermem..Git evinde otur, başka bir şey isteme" noktasıdır. Bu yaklaşım ahlaki değildir, bilimsel değildir, akılcı değildir, demokratik hiç değildir. Bizim cumhuriyetimizi Libya veya İran cumhuriyetinden farklı kılan olgu, sadece laik niteliğinin olması değildir. Aynı zamanda demokratik, sosyal bir hukuk devleti niteliğini taşıdığı için onlardan farklıdır. Devletimizin temel niteliği hukuk devleti olmasıdır. Hukuk devleti, kişisinin hak ve özgürlüklerini koruyan, insana insan olduğu için değer veren devlettir. "Laiklik" ilkesi de devletin temel niteliği olarak kabul edilmiştir. Laikliğin birinci ögesi, devletin bütün dinlere ve mezheplere aynı uzaklıkta olması, devlet düzeninin hukuk ve eğitimin akla, bilime ve modern dünyadaki gelişmelere paralel olarak biçimlendirilmesidir. Laikliğinin 2. ögesi ise; kişilerin din ve vicdan özgürlüğünün teminat altına alınmasıdır. Laik devlette; herkes vicdan, dini inanç ve kanaat özgürlüğüne sahiptir. Devletin laik olması ilkesini benimseyenleri dinsiz olarak suçlamak ne kadar yanlış ise, dinin gereklerini yerine getiren kişileri çeşitli sıfatlarla suçlamak da o kadar yanlıştır. Laik devlet için; başının örtüsü ile yüksekokula gidip ilim-irfan öğrenen bir genç kız mı tehdittir, yoksa bu yasak nedeniyle cahil kalan bir genç kız mı gerçek tehdittir. Başın örtüsü ile değil, beyinler üzerindeki örtüyle uğraşalım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.