Üç gün sonra sandık başına gideceğiz. Vereceğimiz oylarla il genel meclisi, belediye meclis üyelerini ve belediye başkanlarını seçeceğiz. Demokrasinin en güzel yanı bu işte. Sandık, üç-dört aydır konuşulan-tartışılan her şeye en güzel cevabı verecek. Normal şartlarda biz vatandaşlar oyumuzu vereceğimiz adaya karar verirken, o adayın kentimize hizmeti hangi ölçüde getirebileceğine ve sunduğu projelerle 5 yılda kentimize neler katabileceğine bakarız. Doğrusu da budur. Ancak, 22 temmuz seçim sonuçlarını hazmedemeyen muhalefet partileri ile kimi medya kuruluşları ve bazı kurum ve kuruluşlar bu yerel seçimi genel seçim havasına sokmayı başardılar. Beklenti şöyle; eğer AK Parti'nin oyları düşerse yerel seçimden sonra Türkiye'yi bir erken genel seçim ortamına sokmak, iktidarın rahat çalışmasını engellemek. Gerçekten de oylarında ciddi bir düşüş olursa, iktidar partisi yapmayı planladığı anayasa değişikliklerini rahat yapamayabilir, Ergenekon soruşturmasının arkasındaki siyasi irade zayıflayabilir, AB reformları yavaşlayabilir, erken seçim beklentisi ekonomik istikrarı alt-üst eder. Zaten sıkıntılı olan ekonomi kontrol edilemez noktalara doğru gider. Çok şükür ki gelen son anketlere bakılırsa halkımız bu beklenti ve temennilerin hepsini 22 Temmuz'da olduğu gibi kursaklarında bırakacak. Son günlerde TV'lere çıkan yorumculara bakın, neredeyse program esnasında anketçilere saldıracaklar. İstedikleri sonuçlar çıkmıyor. Temennilerini yansıtan düzmece anketlerde bile iktidar partisi açık ara önde. Ülkücüler ve MHP'liler için "Eli kanlı katiller" manşetini atanlar, Saadet Partililere "Dinci-irticacı" diyen yazar-çizer ve TV yorumcuları İstanbul'da Saadet adayını, Ankara'da MHP adayını parlatıp duruyorlar. Ne oldu bunlara? Fikir mi değiştirdiler yoksa amaçları sağ oyların AK Parti, Saadet Partisi ve MHP adayları arasında dağılmasına katkı verip sol adayların seçimi kazanmasını mı sağlamak? Evet tek amaçları budur. Ancak kendini çok akıllı zanneden yazar-çizer ve TV'ci takımının unuttuğu bir şey var. Onların "Göbeğini kaşıyan adam" "Bidon kafalı", "Bu halkın yarısı salak", "Halk cahil Cumhurbaşkanı seçemez" gibi sıfat ve değerlendirmelerle tanımladıkları, hakir gördükleri bu millet, bu çevrelerin oynadıkları her oyunu anında fark ediyor. Sağduyusu çok güçlü olan bu millet 29 Mart'ta da bu çevrelerin tezgâhlarını sandığa gömecek. Bu milletin 'sağduyusu', bu çevrelerin 'sol duyusundan' daha güçlü. İstediğiniz kadar profesyonelce oynayın halk artık fark ediyor ve tepkisini sandıkta koyuyor. Bu umutlarınız, oyun ve tezgâhlarınız için başka bir seçimi bekleyeceksiniz.