ÖSYM'nin?yaptığı?YGS'de;?şifre?olduğu,?soruların-cevapların?sızdırıldığı,?birilerinin?korunup-kollandığı,?1?milyon?700?bin?gencin mağdur edildiği?iddiaları?yaklaşık?1.5?aydır?ülkemizin?gündeminde. Bu iddiaları gündemde canlı tutanlar açıkça?söylemeseler?de AK Parti yanlılarına cevapların?sızdırıldığını?ima edecek kadar ileri gittiler.?Toplumda?bu?iddialar?gerçekmiş?gibi?bir algıyı basın yolu ile oluşturmayı becerdiler. Bu işin sorumlusunun AK Parti hükümeti olduğunu işlediler. Amaç gayet açıktı; Aileleri ile beraber sayıları?7-8?milyonu?bulan?bu?kesimde?AK Parti'ye karşı bir güvensizlik ve nefret oluşturmak. Oluşturulan bu güvensizlik ve nefretin 12 Haziranda sandığa yansımasını sağlamak. Bu kara propaganda faaliyetine muhalefet, AK Parti karşıtı basın ve çevreler dört elle sarıldı. Olayı köpürttüler. Öğrencilerin ve ailelerin kafalarını bulandırmayı ve morallerini bozmayı başardılar. Tüm kara propaganda faaliyetlerine bir de ÖSYM Başkanı'nın beceriksizlikleri ve şüphe uyandıran saçma-sapan açıklamaları da eklenince proje tuttu. AK Parti karşıtları hedeflerine ulaştıklarını ve 12 Haziranda sandıkta bu işin meyvesini alacaklarını düşündüler. Ama diğer taraftan hukuku hiç hesaba katmadılar. İddiaların ortaya atılmasından bu yana Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 38 gün süren titiz bir soruşturma yaptı. Bu soruşturmaya birçok savcı, bilirkişi ve teknik personel katıldı. Kılı kırk yardılar. Hiç üşenmeden 1 milyon 700 bin adayın cevap anahtarlarını tek tek incelediler. ÖSYM'den ve baskıların yapıldığı METEKSAN firmasından yüzlerce insanı sorguladılar. Bu işte kullanılan dijital sistem ve bilgisayarlar tek tek incelendi. Başbakan Erdoğan bir adayın bile hakkı yendi ise sınavın iptal edilmesi gerektiğini söyledi. Ama yeminli AK Parti karşıtları hukuki sürecin ve soruşturmanın bitmesini beklemeden manşetlerden karar verip suçluları ilan etti. Hukuka ve adalete güvendiklerini ve saygılı olduklarını söyleyenler hukuk kararını beklemeden hüküm verdiler. Nihayet Savcılık 38 gün süren soruşturmayı iki gün önce bitirdi ve ÖSYM'nin yaptığı YGS'de suç unsuru bulunmadığı için 'takipsizlik' kararı verdi. Yargı, 'YGS'de şifre yok şifre algısı var' dedi. Bilirkişiler, 'Yaptığımız incelemede hiçbir adaya avantaj sağlanmamıştır' sonucuna vardı. Ankara 7'nci Bölge İdare Mahkemesi YGS'nin iptali ile?ilgili yürütmeyi durdurma talebini reddetti. Ancak Savcılık; işlemlerde inisiyatifi METEKSAN'a bıraktığı, yeteri kadar denetlemediği, soru ve cevapların yeri değiştirilirken şifre algısına yol açtığı gerekçesiyle ÖSYM Başkanı ve yöneticileri için soruşturma açılmasına karar verdi. İyi de yaptı. Çünkü ÖSYM, algıyı yönetemedi. Beceriksizlikleri var. Sonuç, kopya yok; ihmal ve beceriksizlik var. Bilirkişiler, 'şifreyi kullanan bir kişi bile yok' diyorlar. Peki, bu yargı kararından sonra iki aydır üç kuruşluk oy için 1 milyon 700 bin gencimizin ve ailelerinin duyguları ve psikolojileri ile oynayan yeminli AK Parti düşmanlarının bir özür borcu yok mu? İktidar partisinin oy oranını, seçim sonuçlarını etkilemek için köpürtülen bu olayda etkilenen milyonlarca insana karşı kendilerini suçlu hissetmeyecekler mi, bu cambazlar?!. "Gidin, annenize, amcanıza, yengenize söyleyin. Sizin hakkınızı yiyen, bir sınavı bile yapamayanlara oy vermesinler" diyen Kılıçdaroğlu'nun insanların duyguları, geleceği ile oynamaya ve bu durumu siyaseten kullanmaya, buradan rant elde etmeye hakkı var mı? Sayın Kılıçdaroğlu, ÖSYM'nin hükümetle bir ilgisi, bağı olmadığını bilmiyor mu sanki? Bir tane fazla oy için yalan söylemeyi, olayları çarpıtmayı-milyonlarca insanın duyguları ile oynamayı siyaseten mubah görmek ilkesizliktir.