Ah bu enteller

Bakın ölü kültürlere saygım var, ama sevgim yok... Çünkü ölü kültürler benim duygularıma hitap etmiyor. Ama tarihi bir figür olarak bir Sümer, bir Hitit kabartmasına ilgisiz kalmayı da kendime yakıştıramam. Ne var ki, kucağımda bin yıllık yakın kültür varlıkları dururken, bunlarla ilgilenmeyip binlerce yıl önceki ölü kültürlerle ilgilenmeyi akılsızca bir iş olarak görürüm. Şurada yanı başımda bir sanat eseri olarak duran Sinan'ın o hırpalanmış köprü kemerleri dururken Hititlerden kalma bir demir figürü ile ilgilenmem sanata olan sevgimle bağdaşmaz. Kimi aydınlarımız maalesef yaşayan kültürle, ölü kültür yapıtlarına aynı ilgiyle bakıyor... Toprak altında kalmış bir eserde, bir sanat, bir güzellik bulabilirsiniz... Ancak toprak altından çıkardığınız her insan yapısı figürü de sanat eseri olarak görmek saçmalık olur... Orhun kitabeleri Türk dünyasının baştacı olacak bir yapıttır... Türk tarihinde bizim için bundan daha değerli bir eser gösteremezsiniz. Ancak Orhun kitabelerini taşıyan yapıt bir sanat eseri değildir... Erbil'deki Gökbörü Muzafferuddin külliyesi bir sanat eseridir ama Hitit güneşi bir sanat eseri değildir... Hititliler yaşasaydı bu eser onların tarihi ve gelecekleri için biçilmez bir hazine olurdu. Bununla beraber bu Hitit güneşinin de dünya tarihi bakımından paha biçilmez bir değeri var... Mutlaka müzelerimizde muhafaza altına alınmalı... Bizim heykeltıraşlarımızın çoğu ölü kültürlerden, mesela Hitit yapıtlarından, Sümer kalıntılarından ilham aldıklarını iddia ederler... Ben bu iddialara inanmıyorum... Bu gibi beyanları ve açıklamaları fantezi düşkünü entellerin çıkışları olarak görüyorum... Vaktiyle bir ressamımız medyanın dikkatini çekmek için kadınları çamurda güreştirmişti... San'atı dejenere eden uçuk enteller bunlar... Bilmem ne zaman kurtulacağız bu tür entellerden.