Bilimsel patinaj!

Bir bilim adamımız, "Biz Osmanlı İmparatorluğu'nun bıraktığı boşluğun sarsıntısını yaşıyoruz; henüz kendimize gelebilmiş değiliz" diyorsa, kendimize gelip derin derin düşünmemiz gerek... Bir toplum 100 yıldan beri laikliği tartışıyor ve doğru dürüst bir tarif üzerinde anlaşamıyorsa, o toplumun düşünce ve tefekkür hayatı yeniden gözden geçirilmeli... Biz düşüncenin hasını değil, modern olanını seviyoruz... Eleştirel (Tenkîdî) düşünceler pek itîbar görmez bizde... Kaba mantık, düz mantık, matematik ölçülere gelmeyen mantıkla akıl yürütüyoruz... Düşünürken saf akla değil, simetrik düşünce kalıplarına itibar ederiz... "Kolay mı düşünmek" diye soruyordu rahmetli Cemil Meriç... Çok bilgili olmanın cehâlete engel olmadığı, pervasız bir çevrede yaşıyoruz... Bilgi taşıyıcılığında Basra hammalları bile bizden daha akıllı. Taşıdıklarını paraya çevirebiliyorlar.. Bizim mektepli aydınımız bilgi ile bilimsel bilgiyi birbirine karıştırır; modern kelimeler seçer, vitrin becerisiyle gözlerimizi boyar... Ortak heyecanları kaybolmuş, dil bütünlüğü parçalanmış bir ortamda bilgi neye yarar... Vehimler cirit alanına çevirmiş ülkeyi... Akıl bir bakıma zincirinden boşanmış gibi... Ne otorite tutabiliyor onu, ne de gelenek... Peşin kabullerle akıl yürütüyoruz... Dogmalar, önyargılar, modası geçmiş paradigmalar hâkim düşünce hayatımıza... Bilimsel patinaj hali... "Citation Index" sıralamasında, yani bilimsel yayınlar konusunda, Suudi Arabistan, Mısır ve Yunanistan'ın gerisinde olduğumuzu biliyor muydunuz? İdeolojiler dünyevî dinler gibi algılandı... Zaman israfında üstümüze yok... Astroloji, Marksist Tarih, Freud'çu Psikanaliz ve Evrim Teorisi'ni sahte bilim olarak tanımlıyor Karl Popper... Kusura bakmasınlar, çoğu bilim adamlarımız "mektepli aydınlar" seviyesinde yürütüyorlar çalışmalarını... "Bilimsel patinaj" derken haksız değiliz...